Dr. Zeki Hozer; “Pandemi ve Küresel Riskler!”
Dr. Zeki Hozer; "Pandemi ve Küresel Riskler!"
Bugünlerde tüm Dünya CoVid-19 ve varyasyonlarına konjuge olsa da küresel tek sorunumuz bu değil bilindiği gibi.
Yine de sosyo ekonomik referanslar bağlamında ön plana geçen kritik tehdit, hiç kuşkusuz SARS-CoV-2 pandemisi. Genel olarak Dünya nüfusunun %10’u ya infekte ya da hastalığı daha önceden geçirmiş durumda. Net bir rakama ihtiyaç duyarsak, bu yazıyı kaleme aldığımız gün 287.748.414 kişi hastalığı geçirmiş durumda idi. 363.380.932 kişi de halihazırda geçirmekte. Toplamda 5.646.123 kişi ise yaşamını yitirdi. Sadece düşük gelirli ülkelerde yıllık enfeksiyon dışı hastalıklar nedeni ile ölüm vaka sayısının 41 milyon olduğunu hatırlatmak isterim.
Ancak, küresel iklim değişiklikleri ve habitat daralması gibi nispeten uzun vadeli denilebilecek risklerin global yansımaları düşünüldüğünde yine de bu fatura düşük görülebilir. Nihayetinde pandemi yakın zamanda bitecek, yavaş da olsa ülke ekonomileri toparlanacak, yıllar bazında da dengeler yerine oturacak. Postpandemik dönemin yeni dinamikleri orta vadede tüm kurum ve kurulları ile arz endam edecektir! Tıpkı pandemide yaşanan aşı eşitsizliği ki en yoksul 50 ülkede aşı takvimini tamamlama oranlarının % 6’larda seyretmesi gibi, salgın sonrası endüstriyel ve toplumsal normale dönüş süresi de fazlası ile eşitsiz olacaktır… Ortaya çıkacak küresel toparlanmadaki farklılık hiç kuşkusuz pandemi sonrası olumsuz etkilerin kademeli kötüleşmesi bağlamında bir fatura yaratacaktır.
Bu konuda bazı projeksiyonlar var: Ama en endişe vericisi, pandeminin yol açtığı küresel ekonomik durgunluğun, pandemi öncesi var olan refah eşitsizliğini daha da derinleştirmesi tehlikesi! Artan kamu finasman borç yükünü, 2020 yılının küresel GSMH’ndaki % 3.5 daralmanın ardından gelen geçen yılki %5.9 ve bu sene beklenen %4.9’luk artışın kompanse edemeyeceği bir başka ortak kaygı. Borç krizlerinin üzerine eklenecek emtia şokları ve fiyat istikrarsızlığı elbette en azından orta vadede kronikleşme potansiyelindeki enflasyonu yaratacaktır.
An itibari ile uluslararası ilişkilerde yaşanan Ukrayna orijinli ABD-Avrupa-Rusya kutuplaşmaları da küresel toparlanma için ciddi riskler oluşturuyor. Zaten sınırlı olan kaynakların optimum kullanılması başarılamazken bu tür hegomonik güç gösterileri, Dünyanın barış düzleminde kısıtlı olan enerjisini heba ediyor. Böylesi global gerginliklerin normal zamanlarda bile en azından sahra altı Afrika ve Latin Amerika gibi kıtalarda odaklanmış yoksul ülkelerin gelişmesine negatif inotropik etki yaptığı ortada.
Pandemi sonrası soğuk savaş dönemini andıran kutuplaşmış bir Dünya hiç kimsenin ortak arzusu değil. Var olan gelir adaletsizliği, demokrasi ve insan hakları sorunları, iklim değişiklikleri için küresel bir insiyatifin hayata geçmesi gereken bir dönemi yaşamamız zorunlu iken pandemi ile yavaşlayan Dünya Ticareti ve artan uluslararası askeri operasyonlar hâlihazırdaki gündemimiz maalesef. Bu durum sosyal, siyasi ve ekonomik karmaşıklıklar yaratan pandemi ile baş etmeyi zorlaştırıyor.
SARS-CoV-2 Pandemisi sadece ülkelerin sağlık alt yapısındaki kırılganlıkları ortay çıkarmadı, küresel işbirliğinin eksikliklerinin de bir durum tespitini gün yüzüne çıkardı. Ülkelerin eğer birbirleri ile entegre olmazlarsa küresel salgınlarla baş edilemeyeceği netlikle görüldü. Bu tür gelişmeler ulusal hükümetler tarafından kontrol edilemeyecek farklı dinamiklere sahip. Ancak geçen üç yıllık pandemi dönemi, güçlü küresel yönetişim ve etkin uluslararası risk azaltıcı kurumları henüz yapılandırabilmiş değil.
Pandemide onca ölen insan ve çöken sağlık sistemleri dahi, ulusal çıkarlara angaje ve jeopolitik rekabetin şüpheci sınırlarını aşacak bir iradeyi oluşturamadı.
Pandemi sonrası başta sosyoekonomik kaygılar olmak üzere var olan birçok olumsuz gelişmenin çözümü, artan küresel işbirliğine bağımlı. Küresel Salgın, geleceği toplumunu bugünden oluşturmak için insanlığa bir fırsat verdi: Ne de olsa ‘’krizler’’ beklenmedik yollar açma potansiyeli taşır! Pandemi var olan viral bir enfeksiyonu küresel platforma taşırken Dünyayı ekonomiden iş yaşamına, teknolojiden sosyal aidiyete yeniden yapılanmanın ihtiyacı ve gerekliliğini dayatıyor.
Artık bahsi geçecek konu ‘’Yeni Ekonomi’’, ’’Yeni Endüstri’’,’’ Yeni Sosyal Yaşam’’ ve belki de insanlık için ‘’Yeni bir Sürüm’’ olacaktır!