Gökmen Ulu: “Yaşasın Barış – Zíto i Eiríni – ζήτω η ειρήνη”

Gökmen Ulu: "Yaşasın Barış - Zíto i Eiríni - ζήτω η ειρήνη"
Dikili’den baktığımda, Doğa Ana’nın en güzel günbatımını armağan ettiği Midilli Adası’nı izlemeye doyamam.
Bu şahane adanın nasıl bir yer olduğunu, nasıl insanlar yaşadığını çok merak ederdim çocukluğumda. O zaman bunun yanıtını bulmamız imkansızdı. Çünkü “Onlar Yunan”dı, “Düşman”dı! Oradakilere de dini - milliyetçi çevreler “Türkler düşman” diyordu. Ne yazık ki böyleydi. Birbirleriyle savaşmış olan önderler, Mustafa Kemal Atatürk ve Eleftherios Venizelos “Büyük yıkım”dan sonra barışmayı bilmiş, fakat toplumların buna iştirak etmesi o kısa zamanda mümkün olamamıştı. Çok uzun yıllardır halklar arasında iletişim kopuktu.
Dikili’nin efsanevi belediye başkanı Osman Özgüven, bir kişinin ne çok şeyi değiştirebileceğini gösterdi. 1986 yılında Ege’de dostluk kapısını açtı. Üstelik 12 Eylül Faşizmi’nin hüküm sürdüğü dönemde yaptı bunu.
Hiç kolay değildi. Önüne türlü çeşitli engeller çıkarılıyor, “Vatan hainliği” ile suçlanıyordu.
Asla vazgeçmedi. Bir yandan karanlıktan aydınlığa çıkmanın çarelerini bulmak için Dikili’yi bir demokrasi platformuna dönüştürürken, diğer yandan da bir barış aktivisti olarak zorladı o kapıyı. Aziz Nesinler, İlhan Selçuklar, Zülfü Livaneliler, Tarık Akanlar, nice aydın ve barışa özlem duyan onbinler, omuz vermek için düştü peşine.
Peki ya karşı kıyı? Görüldü ki, onlar da “Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine” yaşamanın hasreti içindeydi. Dönemin Midilli Belediye Başkanı Stratis Pallis, Ayaparaskevi Belediye Başkanları Apostolos Kominakas ile Aleksandros Evangelinos (Aleko), Yannis ile Nelly Pavlos ve bütün arkadaşları hiç tereddüt etmeden davete icabet ederek açtılar yürek kapılarını. Özgüven ve yoldaşlarının uzattığı dostluk elini sımsıkı kavradılar, bir daha hiç bırakmamacasına…
Aynı güneşin altında, aynı denizin iki kıyısında yaşayan, birbirlerine çok benzeyen ve bir arada yaşama kültürüne sahip Ege halkları işte böyle birleşti.
Ortak festivaller düzenlediler, sıkı bağlar kurdular. Kalıcı barış için sağlam temeller attılar. Sonra, o dostluk kapısından niceleri girdi: Bodrum – Kos, Kuşadası – Samos, Marmaris – Rodos, Çeşme – Sakız, Datça – Simi…
Karşılıklı ticaret ve turizm yapıyorlar. Onbinlercesi kıyı komşularına tatile veya alışverişe gidiyor, pek hoş karşılanıyor, çok memnun oluyorlar. Vakt-i zamanında ön yargılı olanlar dahi, şimdi “Barış ne güzelmiş meğer” diyor. Öyle ki, birbirine sevdalanan, mutlu yuva kuran gençler oluyor. Tıpkı Bergamalı Nesrin ve Midillili Stavros gibi. Aşk sınır tanımıyor.
Albert Einstein, “Önyargıları kırmak, atomu parçalamaktan zordur” der. İşte bunu başardı Osman Özgüven ve arkadaşları.
Hayatın tadını kaçıran Corona Pandemisi nedeni ile kapanan kapılar geçen hafta nihayet açıldı. Feribot seferlerinin yeniden başlaması ile o güzel kalpli insanlar özlemle komşularında aldılar soluğu. Kucaklaştılar, hasret giderdiler.
Midilli’deki dostlarımızla Dikili, Ayvalık ve Bergama’da şahane üç gün geçirdik. Bu arada, kolları sıvadığım yeni belgesel için çekimler ve röportajlar yaptım. Çünkü bu onların da hikayesi. Anlatılan, hepimizin hikayesi.