Hüsnü Tekeşin; “Dumlupınar’dan Esen Kasırga!

Hüsnü Tekeşin; "Dumlupınar'dan Esen Kasırga! Kurtuluş Savaşı’nın 50. yıl hatırası olarak Aslan Tufan Yazman tarafından kaleme alınan bir kitap elimde, yazarından imzalı olarak. Aslan Tufan Bey ‘Günü Gününe Büyük Taarruz’ alt başlığını kullanmış. Yaşar Holding’in kuruluşlarından DYO’nun Kültür Yayınlarının 9. kitabı olarak yayınlanmış 1971’de. Aslan Tufan Bey 1913 Turgutlu doğumlu. Kurtuluş Savaşı’nın içinde bulunmasa da küçük yaşta İzmir’in alınışına tanıklık etmiş önemli bir gazeteci. Bir anılar dizisi olan “Atatürk’le Beraber” kitabını torunu Dünya Hanım adıma imzalamıştı, kütüphanemde güzel bir hatıra olarak duruyor. Aslan Tufan Yazman, İstiklal Savaşı’nın içinde yer almamış olsa da “Kurtuluş Savaşı’nda Türk Süvarileri” yazıları Yeni Asır gazetesinde tefrika edilmiş sonra da kitaplaştırılmıştı. Bir gün gazeteye emekli bir piyade albayı gelmiş ve “İstiklal Harbi’nde biz piyadeler yok muyduk?” sualini sormuş. Bu sualin cevabı olarak da Aslan Tufan Bey “Dumlupınar’dan İzmir’e Esen Kasırga” kitabını yazmış. Önsözde kitabın yazılış sebebini de şöyle açıklıyor: “Şimdiye kadar İstiklal Savaşı ve Büyük Taarruz hakkında okuduğum pek çok kitabın hiçbirinde benim merak edip aradığım tafsilat, istediğim biçimde sıralanmış olarak rastlamadım.” Kitabın önemli bir yanı da Kurtuluş Savaşı’nın en önemli kumandanlarından biri olan İzmir ve Karşıyaka’yı kurtaran Fahrettin Altay Paşa’nın kitap basılmadan önce Aslan Tufan Bey tarafından kendisine okunması ve yazıların beğenilmesi. Hatta kitapta Fahrettin Altay Paşa’nın önsözü yer almış ve burada Aslan Tufan Bey’i Yeni Asır gazetesindeki yazılarından takip edip okuduğunu ve bu yazıları yazan kişinin bir kurmay subay olarak düşünmesi de dikkat çekici bir nokta. Halbuki Aslan Tufan Bey sadece bir yedek subaydı. Fahrettin Paşa: “Bir kurmay subaydan dahi daha kuvvetli bir üslup ile yazılmış ve doğruyu yansıtmış olan bu yazıların yazarını takdir ve kendisini tebrik ettim” demekteydi. Alan Tufan Bey kitapta Kuva-yı Milliye direnişini, Sakarya Zaferini, gün gün 26 Ağustos 1922’den 9 Eylül 1922’ye kadar geçen olayları, Yıldırım Kemal’i, Trikopis’in esir edilişini, vs. 9 Eylül’den hemen sonraki günleri adım adım işgalcilerin Türk topraklarından sökülüp atılmasını canlı bir dille anlatıyor. Karşıyaka ile ilgili kısmı burada paylaşarak yazıyı nihayete erdirelim. Karşıyaka’dan Atılan Toplar “Vaktiyle Kral Konstantin’in bir süre oturduğu bu semtte Karşıyaka Rumları çok büyük şımarıklıklar göstermişlerdi. Şanlı ordunun gelişiyle Türk Karşıyaka’da yer yerinden oynamış halkımız askerlerimizi görülmemiş sevinçlerle karşılamıştır. Fahrettin Paşa doğruca İskele boyundaki kulüp binasına giderek toplanmış olan halkı selamlamış ve Karşıyaka’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti yönetimine alındığını ilan etmiştir. Kıyıya yerleştirilen bir batarya da toplarını Körfez’deki Yunan ve yabancı savaş gemilerine doğru çevirmiş ve atılan toplarla İzmir selamlanmıştır. Bunları gerçek mermi sanan Yunan savaş ve sivil gemileri derhal demir alarak Uzunada’ya doğru kaçmışlardır. Kuru sıkı toplardan kaygılanan İngiliz gemileri de Karşıyaka İskelesi’ne alelacele, istimbot içinde bir deniz kurmay subayı göndererek temas aramışlardır. İngiliz deniz kurmayına bu atışların selam olduğu bildirilmiş ve gereken teminat verilerek geri gönderilmiştir. Fahrettin Paşa bu işlemlerden sonra düşman çizmesi altında kalmış olan Karşıyaka’daki evine giderek annesinin elini öpmüş ve hayır duasını almıştır. Paşa şu anları şöyle anlatmıştır: “Bu suretle 9 Eylül günü süvariler için tarihi ve şerefli bir gün olarak geçti. Ben de hem baba memleketim olan İzmir’e kavuşmak hem de burada çevrili kalmış rahmetli anacığım tarafından kucaklanmak bahtiyarlığına nail oldum. İzmir tablosu ilk gözüme çarptığı vakit bende hasıl olan heyecanı tarih edemem. O anda maddi hiçbir şeyin gerçek bir değer taşımadığını tam manasıyla duydum. İşte bu an hayatımın en mesut anı olmuştur.” 30 Ağustos Zaferimizin 100. yılı kutlu olsun.