HÜSRANDAN ZAFERE!

Büyük camialar düştüğü yerden kalkmanın çaresini arar, herkesle ve her şeyle mücadele eder...

Geçen akşam televizyonda tecrübeli bir sportif direktörün konuşmasına denk geldim. Günümüzde kulüpler sahipli modele geçmek zorundadır gibi cümleler kuruyordu, O konuştukça onun adına ben utandım. Kulüpler ne zaman sahipli modele geçmiştir, her şey yolunda giderken hangi kulüp artık bizim bu yönetim tarzını değiştirmemiz lazım demiştir. HİÇBİRİ… Ne zaman kulüpler yok olma riskiyle karşı karşıya kalıyor, ne zaman amatör lige sürükleniyor işte o zaman bir anda şirketleşme ve sahiplenme gibi modeller konuşuluyor ve hayata geçiriliyor. Semtimizin takımı sloganı ile yola çıkıp, sokakta maç yapsan kaldırımda destekleriz diye övündüğümüz değerler ne oldu? Kongrede oy kullanabilme, yönetimi seçme, başkan istifa diyebilme özgürlüğümüze ne oldu? Sportif başarı beklentisi hepimizin istediği, beklediği ve yakalayamadığımızda bizi üzen hatta sinirlendiren bir beklentidir ancak sportif başarıya ulaşmanın ahlaki, etik, kültürümüze uygun seçenekleri üzerine yoğunlaşmak gerekir. 2024 yılına gelmişiz , tabi ki arabesk bir bakış açısıyla şampiyon olmasan da olur tarzında züğürt tesellisi peşinde koşacak değiliz. Biz de sportif başarı istiyoruz, biz de şampiyonluk istiyoruz fakat bu başarıya giden yolun içimize sinen, taraftarın ve camianın da onayladığı bir yol olması bize gurur verir. ‘’ Dünya değişiyor, bak M. City bile Arapların eline geçti, bu kafayı değiştir’’ diyenler olacaktır. Ben de onlara şöyle diyorum popüler kültürün getirdiği bu kısa yoldan zengin olma, köşeyi dönme sevdası insanları yasal olmayan ahlaki olmayan işlere sürüklüyor, daha fazlasını ararken raydan çıkan insanlar neticede bizden daha lüks daha konforlu yaşıyorlar ancak bu esnada gurur, şeref, haysiyet gibi değerlerini kaybetmiş oluyorlar. Kişisel hayatlarımızda yaptığımız tercihler bizi bağlar, o yolu seçebiliriz ancak kulüpler, kurumlar bir semti bir camiayı bir tarihi temsil eder, buralarda verilecek kararlar seçilen yollar yaşamış –yaşayan- yaşayacak herkesi derinden etkiler. Bu açıdan kulüpler, kurumlar doğru kararların verileceği, şerefli adımların atılacağı yerlerdir. Kendi şirketinizi gidin başkasına satın, kendi hayatınızda gidin illegal zengin olma yollarını deneyin ama tarihi olan, camiası olan kurumlarda kulüplerde bunu yapmak yüzbinlerce insanı etkileyen yanlış kararlar almak son derece utanç vericidir. Kulüplerimizi, kurumlarımızı doğru insanlara teslim etmeyi, teslim ettiğimiz insanları kontrol etmeyi öğrenmek zorundayız. Hile, hülle, satılma gibi işler biz bu işi beceremedik demektir. Büyük camialar tepki gösterir, hesap sorar. Biz bu mekanizmayı kurmak için çaba sarf etmeliyiz. Sahiplenme, satılma başka bir şey sponsorluk başka bir şey. Öncelikle küçük beyinli, satılmaya meyilli, sportif başarı için tarihini satanlara sponsorluk nedir iyice anlatabilmek gerekiyor. Anlayabilirlerse… Büyük camialar kongre yapar, hatalarından ders alır, hesap sorar, gerektiğinde aksiyon alır Büyük camialar düştüğü yerden kalkmanın çaresini arar, herkesle ve her şeyle mücadele eder Büyük camialar, canı isterse kulübün-kurumun adını değiştirebilecek canı isterse kulübün-kurumun renklerini amblemini değiştirebilecek insanlara boyun eğmez, teslim olmaz Bu kulüp, bu kurum buralara gelsin diye emek verenlerin, servetini harcayanların, evini ailesini ihmal edenlerin, deplasman yolu gidenlerin, kahır çekenlerin iki eli yakamızdadır. Er ya da geç doğru işleri yapıp sportif başarıya da ulaşacağız , kendi hatalarımızı düzelterek zafere ulaşacağız...