MUSTAFA KEMAL’İN KÖKÜ VE AİLESİ, NEYDİ?…
Yayın sırasını bekleyen “Elveda Selanik” kitabımın Atatürk’ün kökeni ile ilgili bölümü buraya aktararak, gelmiş ve gelecek tüm alçaklara yanıt vermek isterim. Atatürk ve ailesi köklü, bir Türk, Türkmen, Yörük ailesidir.
Alçağın biri Osmanlı Hanedanına (!) bağlı birinin nikah töreninde, Atatürk’ümüz için “Selanikli bir dönme..” diyerek, onun Türk olmadığını haykırmış.
Yayın sırasını bekleyen “Elveda Selanik” kitabımın Atatürk’ün kökeni ile ilgili bölümü buraya aktararak, gelmiş ve gelecek tüm alçaklara yanıt vermek isterim. Atatürk ve ailesi köklü, bir Türk, Türkmen, Yörük ailesidir.
Bu konuda bir Yunanlı şahidim var.. Selanik’te Makedonya Devlet Arşivi’nin müdürlüğünü yaptıktan sonra Girit Üniversitesi’nden emekli olan tarih profesörü Vasilis Dimitriadis’in bu konudaki kitabının ilgili bölümünü, ilk kez benim kitabımda okuyacaksınız.
İlişikteki fotoğraf, Selanik’te Atatürk’ün sülalesini araştırdığım yıllarda, evinin önünde çekildi.
MUSTAFA KEMAL’İN SELANİK’TEKİ AİLE YAŞAMI
1955-1984 yılları arasında Selanik’te Makedonya Devlet Arşivi’nin müdürlüğünü yaptıktan sonra Girit Üniversitesi’nden emekli olan tarih profesörü Vasilis Dimitriadis’in Yunanistan’daki arşivleri tarayarak yazdığı “Bir Evin Hikâyesi; Selanik’teki Mustafa Kemal Atatürk’ün Evi ve Ailesi Hakkında Türkçe ve Yunanca Belgeler” adlı çalışmaya göre, Selanik Ahmed Subaşı Mahallesi Numan Paşa Sokak No: 6’daki günümüzde ziyarete edilen meşhur Pembe Ev, Mustafa Kemal’in 1881’de gerçekten doğduğu evdir.
Evin yer aldığı semt Selanik’te Türklerin yaşadığı “Bayır” adı verilen bölgedir. Semtin adı Rumeli Beylerbeyi Koca Rasim Paşa’nın yaptırdığı camiden gelir. Evin bulunduğu semtte oturanlar genelde kereste işiyle ilgilidirler.
Kitaptaki emlak kayıtlarına göre Mustafa Kemal’in Yörük Türklerinden babası Ali Rıza Efendinin mesleği de “Keresteci”dir. Ali Rıza Efendi’nin 18. yüzyıla kadar uzanan şeceresine göre Ali Rıza Efendi’nin babasının, yani Mustafa Kemal’in büyükbabasının adı Ahmet’tir. Ali Rıza Efendi’nin büyük babasının adı ise Mustafa’dır. Yani Mustafa Kemal’e dedesinin adı verilmiştir..
ZÜBEYDE ANA ZAMANINA GÖRE İYİ EĞİTİM ALDI
Vasilis Dimitriadis’e göre, Zübeyde Hanım’ın ailesi o dönemi göre çok nadir olan kadınların iyi eğitim aldıkları bir ailedir. Ailenin bu kolu da Türk – Türkmen –Yörük kökenidir.. Babasının adı Ömer, eşinin adı Halil olan büyükannesi ise Eminedir.. Zübeyde Hanım, “Molla” sıfatıyla kayıtlarda yer alıyor; bu dinî eğitim almış kadınlara verilen bir sıfattır, teyzesi Fatma da “Molla” olarak ayıtlara geçer. Zübeyde Hanım’ın annesinin yani Mustafa Kemal’in anneannesinin adı ise Ayşe, babasının yani Mustafa Kemal’in büyükbabasının adı ise Feyzullah’tır; onun babasının adı da İbrahim’dir. Mustafa Kemal’in çocukluğundaki karga kovalama olayında ismi geçen dayısının adı ise Hüseyin Ağa’dır. 1899’dan önce ölmüştür…
Zübeyde Hanım’ın belgelerde şahsi mührü de vardır. Mühürde “cüllat-i güldar-i Zübeyde” yazılıdır. Yani “İçinde kasımpatı çiçekleri olan palmiye yapraklarından yapılmış sepet” anlamına gelir..
1875 yılından önce yapıldığı tespit edilen Pembe Ev’in ilk sahibi Ferhad oğlu İskender’dir. Evin üç el değiştirdikten sonra 1877 yılının Aralık ayında Hatice Zarife tarafından 52/72’lik hissesi Keresteci Ahmed oğlu Ali Rıza’ya satılır. Geri kalan hisseleri ise Mart 1878’de Feyzullah kızı Zübeyde alır.
Kayıtlarda Zübeyde Hanım’ın eşinin adıyla değil de babasının adıyla geçmesinin sebebi evi satın aldıklarında belki evlenmemiş, belki nişanlı olmaları ya da kayıtlarla ilgili bir sorun olabilir. Ama 1878’de ev toplamda 13.500 kuruşa Ali Rıza Efendi ve Zübeyde Hanım çiftinin malı olmuştur. Ev, dokuz oda bir mutfaktan oluşan büyük bir konak ve 341 m2’lik bir arsa üzerine kuruludur. Üç yıl sonra 1881’de bu evde Mustafa dünyaya gelecek ve sekiz yıl bu evde yaşayacaktır.
İKİNCİ EV İNŞA EDİLİYOR
Ali Rıza Efendi ve Zübeyde Hanım’ın evlerinin hemen yanında beş odalı başka bir ev daha inşa ettirirler. Bu mülkü daha sonra aralarında paylaştırırlar, ama paylarını ortak kullanmaya devam ederler...
1887 yılında yani Mustafa Kemal 6 yaşındayken Ali Rıza Efendi hayatını kaybeder. Vasilis Dimitriadis’e göre, mirasının “şeri mahkeme” tarafından tasdik edildiği 13 Nisan 1887’den önce Ali Rıza Efendinin vefat ettiği kesindir. Keresteci Ali Rıza Efendi’nin mirası eşi, oğlu Mustafa ve kızları Makbule ile Naciye arasında bölüştürülür. Atatürk’ün kız kardeşi Naciye’nin adı ise en son Ocak/Şubat 1888’de emlak kayıtlarında geçer, ancak kısa bir süre sonra Naciye vefat eder..
Defni için 500 kuruş harcanan Ali Rıza Efendi’den Zübeyde Hanım’a 751 kuruş, oğlu Mustafa’ya mirasın yüzde 44’ü olan 1.929 kuruş ve iki kızına da 964’er kuruş ve ederi 35.010 kuruş olan bir ev kalmıştır.
Ancak kayıtlarda Ali Rıza Efendi’nin Selanik’teki “Stambul Çarşısı” esnaflarından Nuri Efendi’ye 28.800 kuruş borcu olduğu görülür. Nuri Efendi mahkemeye başvurarak Ali Rıza Efendi’nin, borca karşılık evini rehin olarak verdiğini iddia eder ve Pembe Köşk’ü ister. Mahkemede Zübeyde Hanım bu borcu inkâr eder. Mahkeme kayıtlarındaki belgede Nuri Efendi’nin bariz şekilde sarhoş olduğu ve mahkemeye sunduğu belgenin bağlayıcı olmadığı yazmaktadır. Sonunda mahkeme evin Zübeyde Hanım’da kalmasına karar verir. Ama Zübeyde Hanım eşinin vefatından kısa bir süre sonra küçük evi satar, büyük evi de rehin vererek Mustafa ve Makbule’yi yanına alıp Selanik yakınlarındaki Langaza’daki ağabeyi Hüseyin Ağa’nın yanına taşınır.
Mustafa Kemal’in iyi bir eğitim sürmesini isteyen Zübeyde Hanım, onu yine Selanik’teki evlerine yakın teyzesi Fatma Molla’nın yanına gönderir. 1899’da annesi vefat eden Zübeyde Hanım’a teyzesinin oturduğu bu ev miras kalır. Ardından daha küçük bir eve geçerler.
VASİLİS DİMİTRİADİS POLİS GİBİ ARAŞTIRIYOR
1906’da aile tekrar Pembe Köşk’e döner. Bu arada 1908’de artık bir subay olan Mustafa Kemal’in de aynı mahalleden iki ev aldığını öğreniyoruz. İlginç detaylardan biri de Zübeyde Hanım’ın ikinci eşi Ragıp Abbas’tır. 1912’de Selanik Yunanlıların eline geçince Zübeyde Hanım, üç evini bırakarak İstanbul’a gider. Ama ikinci eşi Ragıp Abbas Selanik’te kalır. Evlerin mülkiyeti için dava açar ama kaybeder. Evler önce terk edilmiş mallar olarak tescillenir, sonra başkalarına satılır. 1933 yılında Selanik Belediye Meclisi Pembe Evi satın alarak Atatürk’e hediye eder. Aslında satın aldıkları evin Zübeyde Hanım’ın mülkü olduğunu bilmezler...
Vasilis Dimitriadis, bir polis gibi bu evlerin izini sürer. Ali Rıza Efendi’nin mirasında bir miktar parası ve ev dışında sıralanan kalemler şunlardır:
“.. 45 kuruş değerinde 6 sof ceket ve bir yelek.. 20 kuruş değerinde 1 köhne pantol.. 40 kuruş değerinde 1 palto.. 20 kuruş değerinde 1 sandık.. 5 kuruş değerinde Lügat-i Osmani.. 10 kuruş değerinde Miftah’ul Kulub..”
MİRASTAKİ SON MADDE
Vasilis Dimitriadis’e göre, mirastaki son madde önemlidir. Miftah’ul Kulub yani “Kalplerin Anahtarı”, Abdülkadir Geylani’nin 15. göbekten torunu Muhammed Nuri Şemseddin Nakşibendi’nin (1801-1863) yazdığı ehl-i tariklerin en çok rağbet ettiği, tarikat yoluna girenlere okutulan popüler bir kitaptır..
Mirasında çocuklarına bir Osmanlıca sözlükle birlikte bu kitabı bırakan keresteci Ali Rıza Efendi’nin de ehl-i tarik (tarikat yolcusu) olduğunu, Kadiri ya da Nakşi olduğu tahmin edilebilir. Vasilis Dimitriadis’in “Bir Evin Hikâyesi” kitabı son derece önemli bir kitaptır ve Osmanlı Selanik’inin sosyal, psikolojik ve siyasi içeriği hakkında önemli bilgilere sahiptir.
Kitapta, borç içindeki keresteci babasından az bir parayla birlikte bir tasavvuf kitabı miras kalmış, dedesi Mustafa’nın adını taşıyan, iyi bir dinî eğitim almış güçlü bir annenin himayesinde yetişmiş Mustafa Kemal’in şahsında bütün bir son 200 yıllık Selanik’in yaşamı, sorunları, trajedileri gözlerinizin önünde canlanır.
(Kaynaklar: 1- “Bir Evin Hikâyesi; Selanik’teki Mustafa Kemal Atatürk’ün Evi ve Ailesi Hakkında Türkçe ve Yunanca Belgeler” - Vasilis Dimitriadis – Türk Tarih Kurumu, 2016, 2- (Bu konuda önemli bir başka kitap) “Selanik’teki Ev” – Seçil Karal Akgün – Türkiye İş Bnakası Kültür Yayınları, 2006)