Nazım Geniş; “Ah Eski Şemikler Ah!..”
Nazım Geniş; “Ah Eski Şemikler Ah!..”
Erkenden kalksam bu sabah...
Bahçemizdeki tulumbanın buz gibi suyu ile yıkasam elimi–yüzümü.
Sonra annem hazırlasa kahvaltımı, biraz zeytin, biraz peynir, salça ve çay ile. Bir koşu İspir Fırınından sıcacık ekmek alsam... Siyah önlüğümü giysem, kolalı beyaz yakamı takıp okuluma gitsem. Kapıda Mustaa Bey'i görsem.(Müdür yardımcısı Mustafa Bey) Sabahat, Rabia, Mazhar, Raşit, Ömer öğretmenlere "günaydın" desem. Müdürümüz Fehmi Bey görünse uzaktan. Ebe Saliha bu gün aşı yapsa mesela... Okul çıkışı Arap Osman'la buluşsak köşede. Murat Amca'dan Şambali, Kadir Amca'dan dondurma alsak. Gazcı Mustafa, Bakkal Mehmet, Fırıncı İbrahim sohbet ediyor olsalar dükkanın önünde.
Sinemacı Ertuğrul ağzında purosu, yanında Hüseyin Tüzgen'le dönse köşeden. Alpaslan'ın bahçesinden patlıcan, Hakkı Abi'den marul almaya gönderse annem. Babamı çağırmaya gitsem Kovacı'nın Kahveye ve Cem Abi; "şimdi manav Kamber'e gitti" dese...
Lezzet Lokantası'nda Mehmet Amca'ya, Ahmet ve Abidin Abi'ye selam versem. Tenekeci Ali Amca "lehim" yapsa güğümlere.
Niyazi Abi'ye kahve çektirsem dumanı üstünde 50 gram. Muharrem Gazel'in dedesinden kıyma, kasap Ahmet'ten et alsam. Hele bir de Çöven Pastanesi'nde keşkül yesem; değmeyin keyfime.
Bakkal Saim'den çay–şeker, Elmas ve Ali Hacıoğlu'ndan yün, orlon, makara alsam, Eczacı Sacit Abi ile masa tenisi oynasam Dedeli Kahvesi'nde. Recep ve Cemal Hacıoğlu'nun mağazasında çalışıyor olsam yine.
Muhtar Ali, ramazanda fitre zarflarını dağıttırsa bana ve nüfus sayımlarında görev verse... Mustafa Akçamete ve Mustafa Bağlarbunarı ile demli birer çay içsek Hasan Elaziz'in çay ocağında. Nusret'in kahvede "pişti" olsak büyüklerimizle Bayi Kenan; avanta Malboro kollasa.
Bahar sinemasında 3 film izlesek Pazar günleri. Kış akşamları Emek Sinemasında "aşlama" gazoz satsam çocuk aklımla ve makina dairesinde sinemacı Hakkı olsa...
Büyük sinemaya Yılmaz Güney galaya gelse, ya da; Yıl sonu etkinlikleri düzenlesek sahnesinde. Erdoğan, Hakkı ve Fahrettin Akkaya'lar kasa çakıyor olsa yine. Terzi Kamuran ve demirci Bekir dükkanlarının önünü sulayıp süpürse hep.
Bisikletim yoktu ama olsaydı, bisikletçi Yekta'ya verirdim tamir için. Şemikler Spor'un maçlarına gitsem top sahasına. Takımda Çet Mehmet olsa, Emruş olsa, Ferruh, Süleyman olsa mesela...
10 Kasımlarda Atatürk Büstüne çelenkler koysak, 29 Ekimler'de süslesek Şemikler meydanını, davul–zurna eşliğinde “Kasap Havası” oynasak.
Akbank çıkışımda Foto Kent'e uğrasam ve karşıda her zamanki kibarlığı ile Fevzi Korkmaz'ı görsem. Terzi Recep dikse takım elbiselerimi.
Ahmet Dülger, Ahmet Çelenay, Yücel Elaziz'le isyan edip baş kaldırsak ve yeni bir dernek kursak.
Kekliğin kahvede ağlarını tamir eden balıkçıları izlesem hayranlıkla ve Kemal Atik'in elini öpsem.
Yağcı Ali'nin ve Gündüz Abi'nin dolmuşu ile gitsem Karşıyaka'ya...
Orkestracı Doğan abiyle, Ayhan'la, Hasan'la, Bülent'le, Aynur'la tiryakisi olsam sokak düğünlerinin.
Sami Dayı ile meşk edip Mehmet Balcı ile iki kadeh yuvarlasam Hasan'ın ya da Alaattin'in meyhanesinde.
Şimdi anlıyorum geçmişte bıraktıklarım benim en değerlilerimmiş.