Onların Hakkı Asla Ödenemez!..
Özellikle son dönemdeki salgında hekimlerimizin ve sağlık personelinin çok büyük bölümünün örnek fedakârlık ve başarısı, uzun yıllardan beri hekimlerimizin, en iyi yetişen meslek grubu olduğunu ve dünyadaki en başarılı hekimler arasında Türk hekimlerinin de olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Zor zamanlarda ve zor şartlar altında, yokluk ve savaş dönemlerindeki kazanımları bir yana, ülkemiz yakın tarihte birçok salgın hastalığı farklı tarihlerde atlatmayı ve üstesinden gelmeyi hekimlerimiz ve sağlık çalışanlarının ortak emeği ile başarabilmiştir. Hekimlerimiz ve sağlık çalışanlarımızın başarıları, farklı siyasî ortam ve iktidarlar döneminde ortaya çıkan başarı olduğu için, bunu geçmişte ve bugün belirli bir siyasî döneme bağlamak da doğru olmaz.
Tüm dünyanın salgınla mücadele ettiği şu günlerde, Covid- 19’a karşı bağışıklık kazandıracak aşının ilk test iznini Prof. Dr. Uğur Şahin’in başında bulunduğu “Mainz'daki BionTeché" şirketine verdiklerini açıkladığına da dikkat çekmekte fayda görüyorum.
Yine, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin bu süreçteki başarısı da dünya basınına yansımıştır.
Özellikle ülkemizde hekimlerin ve diğer sağlık personelinin uzun mesailerle çalışabilme yeteneği, yoğun hasta bakabilme kapasitesi başka ülkelere göre çok yüksektir. Sağlık çalışanlarının 24 saati aşan kesintisiz nöbet ve çalışmaları olduğu hepimizin malumudur. Zaten bu salgın döneminde bu şekildeki çalışmaları, başarılı olmalarının en önemli sebebidir.
Ülkemizde, hekimler, birbirleri ile dayanışmakta, mesleklerinin gereklerini en iyi şekilde yerine getirmeye çalışmakta ve mesleklerine sahip çıkmaktadırlar. Tüm bunların yanı sıra, evlerinde kalarak sağlık sistemine destek olan, bu zorlu günlerde çalışmaya devam eden sanayi ve hizmet sektörünün de katkısı göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür. Böylece, ülke olarak krizleri daha kolay aşmaktayız. Hatta dünya ve Avrupa basını “Türkiye farklı bir mücadele sergiliyor ve başarılı oluyorlar” şeklinde hekimlerimizin başarısına yer vermiştir. O halde, ülkemiz, her türlü zorluğun altından kalkabilmektedir. Yeter ki, dayanışmamız tam olsun.
Ülkemizin en önemli fabrikası olarak gördüğüm Sümerbank’ın açılışında, Mustafa Kemal Atatürk, “Her fabrika bir kaledir. Ülkemizin kalelerini çoğaltmak zorundayız” demiştir. Atamın sözlerinin doğruluğunu bu salgın döneminde bir kez daha anladığımızı düşünüyor, ülke olarak kimseye ihtiyacımızın olmadığını ve her türlü maddeyi kendimizin üretmesi gerektiği sonucuna ulaşmaktayız. Sümerbank, işçi hakları açısından da bir işçinin nasıl mutlu edilebileceği bakımından da örnek bir fabrikaydı. Mutlu ve gururlu üretim de mümkün.
Kısaca “Böyle zorlu bir salgında bizleri ve ülkemizi ayakta tutan başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere tüm gerçek emekçi dostlarımızın hakları ödenmez. Bir gün, özgür, eşitlikçi ve barışçıl bir dünyada hep birlikte sağlıkla ve umutla nefes almak dileğiyle…”
Dayanışmanın, iyiliğin, birliğin ve emeğin birleştiği 1 Mayıs, tüm emekçilere kutlu olsun...
Elif Yıldız