Avrupa şampiyonası rüyamız üç maçta toplamda sekiz gol yiyerek ve sadece bir gol atarak, sıfır puanla sona erdi. Turnuvadaki son karşılaşmamızda İsviçre’ye 3-1 yenilerek organizasyona erken veda ettik! Emeği geçenlere teşekkürlerimizi sunarak, bu alana çok fazla anlam atfettiğimizi bir kez daha vurgulamak isterim. Turnuva öncesi final oynamaktan bahsedenlerin söz konusu tablo sonrası neler diyecekleri hakikaten merak konusu olacaktır. Turnuva boyunca ortada olmayan futbol medyasının bundan sonraki aşamalarda fazlasıyla konuşacağına şahit olacağız. Türkiye Futbol Federasyonu tarafından milli takımın karşılaşmalarına götürülen spor müdürlerinin milli takımın hocasının kreasyonlarını kaleme almaktan sahadaki futbola dair zamanları kalmadığı için bizlere yaşatılan rezilliğin üzerinde durmanın tam sırasıdır.
Bir takım düşünün sahaya çıkarttığı takımda sol bek mevkiinde olmayan bir futbolcuyu oynatıyor ve o futbolcu takımın en iyi mücadele eden ismi oluyor. Teknik direktörümüzün üç karşılaşma boyunca ısrarla sürdürdüğü futbol fakiri zihniyeti ve bu zihniyete eşlik eden futbolcu oynatma ısrarları, Türk milli takımının hezimetini yarattı. Turnuvanın en kötü futbolunu oynama konusunda açık ara önde olan bir milli takımımız olduğunu söylemeye bile gerek yok sanırım. Bunun da ötesinde oynadığı karşılaşmalarda ne yaptığı hiçbir biçimde anlaşılamayan ve futbolun en basit kurgularını bile hayata geçirmekten aciz olan bir takım vardı sahada. Bugün ilk kez kaleye şut atan ve gol atma başarısı gösteren milli takımın kendi kalesine yönelen toplarda yine son derece kötü yer tuttuğuna ve rakibin benzer ataklarına bir türlü önlem alamamış olmasını şaşkınlıkla izledik! Eğer biraz gününde bir rakip forvet olsaydı ve kalecimiz Uğurcan’ın yaptığı kurtarışlar olmasaydı tarihi bir farkla karşı karşıya kalabilirdik.
Takım olarak turnuvaya hazırlanmadığımızı ve bunun en büyük sorumlusunun da teknik direktörümüz olduğunu karşılaşmanın sonlarında Şenol Güneş istifa sesleri ile tribünlerdeki taraftarlar futbol medyasına göstermiş oldular. Sahada varlığı ile yokluğu belli olmayan Hakan Çalhanoğlu‘nu seksen beşinci dakikaya kadar tutmakta herhangi bir sakınca görmeyen teknik direktörün takımın tek golünü atan futbolcusunu çıkartmış olması bile durumu nasıl okuyamadığını ortaya koyuyordu. Çünkü golün hemen sonrasında kalkan üç oyuncu değişikliği tabelasında golü atan İrfan Can Kahveci yazıyordu ve apar topar bu yanlışın önüne geçildi fakat kısa bir süre sonra yine aynı değişiklik hayata geçirildi! Neden bunun üzerinde durduğuma gelince rakibin gol atmaya ihtiyacı olmasına karşın takımın gol atan iki ismini oyundan çıkartıp yerlerine genç oyunculara şans verdiği halde her nedense turnuvaya veda etmiş olan takımın hocasının ise klişe değişikliklerden bir adım öteye gidememesi tuhaflığıdır. Şenol Güneş’in bugüne kadar oynattığı bütün takımlardaki tipik oyuncu formatını milli takımda da ısrarla sürdürdüğüne turnuva boyunca yapılan değişikliklerde bir kez daha görmüş olduk! Oyuna girenler ve çıkanlar hep aynı isimlerdi, bu durum burada bir kez daha ispatlanmış oldu.
Futbolu neden bu kadar büyütmememiz gerektiğine gelince futbol hayatın içerisinde bize keyif veren, zevkli anlar yaşatan bir spor dalının adıdır. Eğer buraya olduğundan fazla anlam yüklemeye kalkar ve onu adeta bir cenk meydanı havasına sokarsanız, futbolun güzelliklerini görmeyi engellemeye başlarsınız. İşte o andan itibaren söz konusu alan olduğundan çok daha fazla hamasetle iç içe geçen bir hale bürünmeye başlar ve futbolun kendisinden çok etrafındaki olup bitenler konuşulur sadece. Yıllardır ülke olarak yapmakta olduğumuz da tam olarak budur ve bir kez daha ‘Gazanız Mübarek Olsun’ başlıklarından ‘Haydi Gelin Evimize Geri Dönelim’ noktasına geri dönmüş olduk. Elbette başarısızlıkta tıpkı başarı gibi bu alanın değişilmez bir gerçeğini teşkil etmektedir. Ancak önemli olan nokta başarı kazanıldığında da başarısız olunduğunda da yaşananlardan ders çıkartabilecek bir zihniyet yapısını hayata geçirebilmektir. Başarısızlığın faturasının hiç kimsenin ödemediği ve başarısızlığa yol açan etmenlerin tartışılmadığı bir yerde, ilerleyen zamanların yeni başarısızlıkları getirmesi kaçınılmaz olacaktır. Umarım bu kez yanlışlarımızı konuşabilir ve neleri yapmamamız gerektiğini öğrenebiliriz. Aksi halde eldeki jenerasyona güzellemeler yapmayı sürdürür ve gittiğimiz turnuvalardan eli boş dönmenin ötesinde, oynadığımız futbolla da şaşkınlık yaratmaya devam ederiz.
Türkiye’nin arkeoloji tarihinde yer etmiş ve yaptığı kazılarla çok büyük katkılar yaratmış olan sevgili hocam Prof. Dr. Altan Çilingiroğlu‘na Allah’tan rahmet, ailesi ve yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Nurlar içinde yatsın.
VEFAT
11 Aralık 2024ÖNE ÇIKAN HABERLER
11 Aralık 2024İZMİR
11 Aralık 2024GÜNDEM
11 Aralık 2024KAF SİN KAF
11 Aralık 2024KARŞIYAKA HABERLERİ
11 Aralık 2024KARŞIYAKA HABERLERİ
11 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.