DOLAR 39,2287 -0.15%
EURO 44,7682 -0.43%
ALTIN 4.196,66-0,93
BITCOIN 40999730.04795%
İzmir
33°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

admin

admin

04 Haziran 2025 Çarşamba

    Kuralsızlık Halinin Ön Plana Geçmesi!

    Kuralsızlık Halinin Ön Plana Geçmesi!
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Toplumsal hayatın işleyebilmesi için birtakım düzenlemelere ihtiyaç duyarız ve bunlar zaman içerisinde ortaya çıkan ihtiyaçlarımıza binaen oluşurlar. Kurallılık hakları teslim eder, kuralsızlık durumu, en az bir tarafın haksızlığa uğramasına yol açar.

     Weberci anlamda devlet denilen organizasyon şiddet kullanma tekeline sahip bulunan yapıdır ve toplumsal hayatın içinde kuralların herkes için eşit mesafede olmasını gözetmekle yükümlüdür. İşte tam bu noktada Osmanlı Devleti’nin son döneminde başlayan ve Türkiye Cumhuriyeti ile devam eden yönetsel kültürün uygulamaları içinden geçmekte olduğumuz süreçte sekteye uğramaktadır. Sosyolojinin kurucu babalarından olan Emile Durkheim’ın Anomi kavramı ile normatif düzenin bozulmasının yarattığı etkileri gözler önüne sermiştir. Türkiye’de yıllar içerisinde özgürlük ve kurallar arasındaki ilişki eksi bir yönde ancak toplumsal hayatımızı felç edecek bir biçimde yön değiştirdi. Özgürlüğün kuralsızlıkla eş değer haline dönüştüğü bir sürecin içerisinden geçmekteyiz ve ne yazık ki ülkenin kurumları da bu gidişatın önüne geçme konusunda yeterli hassasiyeti gösteremiyorlar. Özellikle hukuk kurumuna dönük güvensizlikle birlikte kaba kuvvet sahipleri karşısında sizin kurallara uyma talepleriniz haksızlık olarak geri dönmeye yol açıyor.

    Yaşadıklarımıza ilişkin olarak verilebilecek çok sayıda örnek olmakla birlikte sadece geçtiğimiz günler içerisinde yaşanan bir örneği bu gözle okumanız için tekrar sunmakla yetineceğim. İstanbul’da Marmaray’da çocukları ile seyahat ederken bir adamın yumruklu saldırısına uğrayan baba (Deniz Eroğlu) haberi sosyal medya platformlarında gündem olmuştu. Hatta X platformunda söz konusu olay üzerine yazılanlarda en çok gündeme gelenin olay esnasında yumruk atan ve onun yanı sıra yine olayın içerisindeki Deniz Eroğlu’na küfürler savuran kişinin fotoğraflarının yayınlanması olmuştu. Ancak asıl ilgi çekici olan ise her iki kişi hakkında kamuoyunun beklentisini hukuksal yollara değil Sedat Peker’in yapacaklarına bağlıyor oluşuydu. Bir başka ifadeyle ülkenin adaletini yerine getirme adına insanların yasal düzenlemelere değil mafyatik yollardan medet umuyor olmalarıydı. Aslında sadece bu örnek bile son yirmi beş yıl içerisinde bu ülkede bir şeylerin yolunda gitmediğini ve ülkenin giderek gücü gücüne yetenlerin istediğini elde edebildiği bir şekle büründüğünün de bir göstergesidir.

    Gündelik hayat içerisinde her birimiz saygı görmeyi ve karşımızdakilerin bize karşı davranışlarında belirli standartlar içerisinde hareket etmelerini talep ediyoruz. Buna karşın iş, saygı gösterme kısmına geldiğinde ise bambaşka bir şekle bürünmeyi gayet normal addediyoruz. Trafikte istediğimiz gibi durabileceğimizi, bütün kuralları eğip bükebileceğimizi, ters yöne girmenin bize hak olabileceğini düşünüp, rahatlıkla bütün bu yanlışları yapabiliyor ve yaptıklarımız konusunda bağırarak üste çıkmayı yine kendimize bir hak olarak görüyoruz. Toplu taşım araçlarında ısrarla inen yolculara öncelik verin anonslarına karşın kendisini içeri atmaya çalışanlar yüzünden ne inenlerin ne de içeri girmeyi bekleyenlerin giremediği bir düzeni hızla yerleştirdik. Yaptığımız davranış birileri tarafından eleştirildiğinde ise hiçbir biçimde yaptığımızın yanlış olduğunu kabul etme gibi bir anlayışa da sahip değiliz. ‘Zeytinyağı gibi üste çıkmak’ gibi bir deyimimiz vardır ve tıpkı bu deyimdeki gibi bolca bağırmak suretiyle haklılığımızı tüm yolculara haykırmak suretiyle yaşadıklarımızın öcünü alabileceğimizi zannediyoruz. Tabii bu durum bazen sözlü şiddeti bazen de fiziksel şiddetin kapaklarının ardına kadar açılmasına da neden olabiliyor ki işte bu durumda tam anlamıyla gücü gücü yetene durumu ile karşı karşıya kalıyoruz. Hayatlarımızı yaşanır olmaktan çıkardığımızı ve her geçen gün biraz daha fazla öfkeli varlıklara dönüştüğümüzü bir türlü anlamak istemiyoruz. Kuralların evrensel aklı temsil ettiğini ve kuralların olmadığı bir ortamda hepimizin bundan zararlı çıkacağını aklımızın ucundan bile geçirmiyoruz. Oysa güç istismar eder, karşıdakini, diğerini, diğerlerinin değerlerini, haklarını, saygınlığını. Böylesi bir ortam oluşmaya başladığı andan itibaren hızla yaygınlaşır çünkü kötülük bulaşıcıdır. Gücü gücüne yetenin egemen olduğu bir dünyada, kimsenin can ve mal güvenliği yoktur ve böylesi bir ortam kaba kuvvet sahiplerinin işine gelirken söz konusu yapıdan demokrasi değil faşizm hâkim güç olarak çıkagelir.

    Geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz doktora danışmanım Prof. Dr. Ülgen Oskay hocamı minnet ve şükranla anıyorum. Sevgili çocuklarının, öğrencilerinin ve sosyoloji camiasının başı sağ olsun. Nurlar içinde yatın sevgili hocam. Ruhunuz şad olsun.

     

    error: Content is protected !!