DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BITCOIN 22335030,63%
İzmir
31°

AÇIK

13:16

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

X
Cenk Karslı

Cenk Karslı

03 Haziran 2024 Pazartesi

    YAZ OKULLARINA DİKKAT!

    YAZ OKULLARINA DİKKAT!
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Yaz aylarının başlaması, tatil döneminin gelmesi ile veliler için bir arayış süreci başlamış oldu. Veliler, pandemi döneminde evlere hapsolan çocukları için tam gün yaz okulu, yatılı sporcu kampları gibi organizasyonlara yönelecek. Çocuklara, Sosyal ve sportif anlamda önemli katkıları olan  yada olmasını beklediğimiz bu organizasyonları seçerken çok dikkatli olmak gerekiyor.

    Yaz okulları, yaz kampları broşürlerine baktığımız zaman süslü cümleler ve muhteşem renkli görseller kullanılıyor. Bu broşürler çok cazip, çok çekici ve çok ikna edici olsa da yazılanlarla gerçekler birbirinden çok farklı olabiliyor. Bu organizasyonlarda en çok dikkat edilmesi gereken konular; eğitmen kadrosu, eğitim –kurs yerinin fiziki şartları, sağlık, güvenlik, beslenme, servis şartları, ders planının verimliliği gibi konulardır. Bu konuları ile bilgi almadan, kurumun güveninirliği hakkında referans almadan , önemli konularda yazılı garanti almadan çocuklarınızı kayıt ettirmemenizi tavsiye ederim.

    Kurslarda görevli eğitmenlerin branşlarında uzman olduğunu kontrol etmelisiniz. Broşürlerde ‘’konusunda uzman’’ diye bahsedilen şahısların yetkinliğini araştırın. Beden Eğitimi bölümlerinden mezun mu olmuş yoksa sadece okulun önünden dolmuşla mı geçmiş, gerçek anlamda eğitim mi almış yoksa sadece bahar şenliklerinde mi uğramış? Kurs verilen tesisin soyunma odaları, yemek alanı, zemin kaydırmazları, gölge alanları, portatif kalesi, portatif potası çocukların sağlığına ve güvenliğine uygun hale getirilmeli. Özellikler havuz gibi tehlikeli alanlarda çocukların yaşına ve sayısına göre yeterli antrenör bulundurulması konusunda daha hassas hareket edilmeli.

    Değerli Veliler, lütfen tercihlerinizi araştırarak yapın. Çocuk 09-17 arası evden gitsin de nereye giderse gitsin yada en ucuzu hangisiyse oraya gitsin zihniyetiyle hareket etmemenizi rica ederim. Saygın, kaliteli, tecrübeli kurumları tercih ediniz. Çocuklarımızın sportif ve sosyal gelişimleri  hafife alınamaz…

    Devamını Oku

    Büyük Camialar Düştüğü Yerden Kalkmasını Bilir!

    Büyük Camialar Düştüğü Yerden Kalkmasını Bilir!
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Geçen akşam televizyonda tecrübeli bir sportif direktörün konuşmasına denk geldim. Günümüzde kulüpler sahipli modele geçmek zorundadır gibi cümleler kuruyordu, O konuştukça onun adına ben utandım. Kulüpler ne zaman sahipli modele geçmiştir, her şey yolunda giderken hangi kulüp artık bizim bu yönetim tarzını değiştirmemiz lazım demiştir.

    Ne zaman kulüpler yok olma riskiyle karşı karşıya kalıyor, ne zaman amatör lige sürükleniyor işte o zaman bir anda şirketleşme ve sahiplenme gibi modeller konuşuluyor ve hayata geçiriliyor. Semtimizin takımı sloganı ile yola çıkıp, sokakta maç yapsan kaldırımda destekleriz diye övündüğümüz değerler ne oldu? Kongrede oy kullanabilme , yönetimi seçme, başkan istifa diyebilme özgürlüğümüze ne oldu?

    Sportif başarı beklentisi hepimizin istediği, beklediği ve yakalayamadığımızda bizi üzen hatta sinirlendiren bir beklentidir ancak sportif başarıya ulaşmanın ahlaki, etik, kültürümüze uygun seçenekleri üzerine yoğunlaşmak gerekir. 2024 yılına gelmişiz, tabi ki arabesk bir bakış açısıyla şampiyon olmasan da olur tarzında züğürt tesellisi peşinde koşacak değiliz. Biz de sportif başarı istiyoruz, biz de şampiyonluk istiyoruz fakat bu başarıya giden yolun içimize sinen, taraftarın ve camianın da onayladığı bir yol olması bize gurur verir.

    ‘’ Dünya değişiyor, bak M. City bile Arapların eline geçti, bu kafayı değiştir’’ diyenler olacaktır. Ben de onlara şöyle diyorum popüler kültürün getirdiği bu kısa yoldan zengin olma, köşeyi dönme sevdası insanları yasal olmayan ahlaki olmayan işlere sürüklüyor, daha fazlasını ararken raydan çıkan insanlar neticede bizden daha lüks daha konforlu yaşıyorlar ancak bu esnada gurur, şeref, haysiyet gibi değerlerini kaybetmiş oluyorlar. Kişisel hayatlarımızda yaptığımız tercihler bizi bağlar, o yolu seçebiliriz ancak kulüpler, kurumlar bir semti bir camiayı bir tarihi temsil eder, buralarda verilecek kararlar seçilen yollar yaşamış –yaşayan- yaşayacak herkesi derinden etkiler. Bu açıdan kulüpler, kurumlar doğru kararların verileceği, şerefli adımların atılacağı yerlerdir. Kendi şirketinizi gidin başkasına satın, kendi hayatınızda gidin illegal zengin olma yollarını deneyin ama tarihi olan, camiası olan kurumlarda kulüplerde bunu yapmak yüzbinlerce insanı etkileyen yanlış kararlar almak son derece utanç vericidir.

    Kulüplerimizi, kurumlarımızı doğru insanlara teslim etmeyi, teslim ettiğimiz insanları kontrol etmeyi öğrenmek zorundayız. Hile, hülle, satılma gibi işler biz bu işi beceremedik demektir. Büyük camialar tepki gösterir, hesap sorar. Biz bu mekanizmayı kurmak için çaba sarf etmeliyiz.

    Sahiplenme, satılma başka bir şey sponsorluk başka bir şey. Öncelikle küçük beyinli, satılmaya meyilli, sportif başarı için tarihini satanlara sponsorluk nedir iyice anlatabilmek gerekiyor.

    Anlayabilirlerse…

    Büyük camialar kongre yapar, hatalarından ders alır, hesap sorar, gerektiğinde aksiyon alır…

    Büyük camialar düştüğü yerden kalkmasını bilir, herkesle ve her şeyle mücadele eder…

    Büyük camialar, canı isterse kulübün-kurumun adını değiştirebilecek canı isterse kulübün-kurumun renklerini amblemini değiştirebilecek insanlara boyun eğmez, teslim olmaz…

    Bu kulüp, bu kurum buralara gelsin diye emek verenlerin, servetini harcayanların, evini ailesini ihmal edenlerin, deplasman yolu gidenlerin, kahır çekenlerin iki eli yakamızdadır…

    Er ya da geç doğru işleri yapıp sportif başarıya da ulaşacağız, kendi hatalarımızı düzelterek zafere ulaşacağız…

    Devamını Oku

    HÜSRANDAN ZAFERE!

    HÜSRANDAN ZAFERE!
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Geçen akşam televizyonda tecrübeli bir sportif direktörün konuşmasına denk geldim. Günümüzde kulüpler sahipli modele geçmek zorundadır gibi cümleler kuruyordu, O konuştukça onun adına ben utandım. Kulüpler ne zaman sahipli modele geçmiştir, her şey yolunda giderken hangi kulüp artık bizim bu yönetim tarzını değiştirmemiz lazım demiştir. HİÇBİRİ…

    Ne zaman kulüpler yok olma riskiyle karşı karşıya kalıyor, ne zaman amatör lige sürükleniyor işte o zaman bir anda şirketleşme ve sahiplenme gibi modeller konuşuluyor ve hayata geçiriliyor. Semtimizin takımı sloganı ile yola çıkıp, sokakta maç yapsan kaldırımda destekleriz diye övündüğümüz değerler ne oldu? Kongrede oy kullanabilme, yönetimi seçme, başkan istifa diyebilme özgürlüğümüze ne oldu?

    Sportif başarı beklentisi hepimizin istediği, beklediği ve yakalayamadığımızda bizi üzen hatta sinirlendiren bir beklentidir ancak sportif başarıya ulaşmanın ahlaki, etik, kültürümüze uygun seçenekleri üzerine yoğunlaşmak gerekir. 2024 yılına gelmişiz , tabi ki arabesk bir bakış açısıyla şampiyon olmasan da olur tarzında züğürt tesellisi peşinde koşacak değiliz. Biz de sportif başarı istiyoruz, biz de şampiyonluk istiyoruz fakat bu başarıya giden yolun içimize sinen, taraftarın ve camianın da onayladığı bir yol olması bize gurur verir.

    ‘’ Dünya değişiyor, bak M. City bile Arapların eline geçti, bu kafayı değiştir’’ diyenler olacaktır. Ben de onlara şöyle diyorum popüler kültürün getirdiği bu kısa yoldan zengin olma, köşeyi dönme sevdası insanları yasal olmayan ahlaki olmayan işlere sürüklüyor, daha fazlasını ararken raydan çıkan insanlar neticede bizden daha lüks daha konforlu yaşıyorlar ancak bu esnada gurur, şeref, haysiyet gibi değerlerini kaybetmiş oluyorlar. Kişisel hayatlarımızda yaptığımız tercihler bizi bağlar, o yolu seçebiliriz ancak kulüpler, kurumlar bir semti bir camiayı bir tarihi temsil eder, buralarda verilecek kararlar seçilen yollar yaşamış –yaşayan- yaşayacak herkesi derinden etkiler. Bu açıdan kulüpler, kurumlar doğru kararların verileceği, şerefli adımların atılacağı yerlerdir. Kendi şirketinizi gidin başkasına satın, kendi hayatınızda gidin illegal zengin olma yollarını deneyin ama tarihi olan, camiası olan kurumlarda kulüplerde bunu yapmak yüzbinlerce insanı etkileyen yanlış kararlar almak son derece utanç vericidir.

    Kulüplerimizi, kurumlarımızı doğru insanlara teslim etmeyi, teslim ettiğimiz insanları kontrol etmeyi öğrenmek zorundayız. Hile, hülle, satılma gibi işler biz bu işi beceremedik demektir. Büyük camialar tepki gösterir, hesap sorar. Biz bu mekanizmayı kurmak için çaba sarf etmeliyiz.

    Sahiplenme, satılma başka bir şey sponsorluk başka bir şey. Öncelikle küçük beyinli, satılmaya meyilli, sportif başarı için tarihini satanlara sponsorluk nedir iyice anlatabilmek gerekiyor. Anlayabilirlerse…

    Büyük camialar kongre yapar, hatalarından ders alır, hesap sorar, gerektiğinde aksiyon alır

    Büyük camialar düştüğü yerden kalkmanın çaresini arar, herkesle ve her şeyle mücadele eder

    Büyük camialar, canı isterse kulübün-kurumun adını değiştirebilecek canı isterse kulübün-kurumun renklerini amblemini değiştirebilecek insanlara boyun eğmez, teslim olmaz

    Bu kulüp, bu kurum buralara gelsin diye emek verenlerin, servetini harcayanların, evini ailesini ihmal edenlerin, deplasman yolu gidenlerin, kahır çekenlerin iki eli yakamızdadır.

    Er ya da geç doğru işleri yapıp sportif başarıya da ulaşacağız , kendi hatalarımızı düzelterek zafere ulaşacağız…

    Devamını Oku

    Cenk Karslı; “Futbolun Temel İlkeleri!”

    Cenk Karslı; “Futbolun Temel İlkeleri!”
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Gol bulmak isteyen, kazanmak isteyen bir takım olduğumuzu varsayalım. Ligin 27. Haftasına geldiysek hem kendi oyuncularımı hem rakip takımı çok iyi tanıyor olmam lazım. Rakip takım kapalı savunma yaparak mı başladı; kendi takımımı öne çıkarırım, oyun alanının mesafesini daraltırım, kaptırdığım topları şok baskıyla kısa sürede geri alıp atak tazelerim, bu arada kendi defans hattımla kalecim arasındaki mesafe rakibin hızlı oyuncuları için bir fırsat gibi görünüyorsa bir çabuk stoperle oynamaya çalışırım , çabuk stoperim yoksa hızlı beklerimden birini kademede tutarım, rakip kendi sahasında çok adamla savunma yapıp bana boş alan bırakmıyorsa ve temaslı baskı yaparak benim atak organizasyonlarımı engelliyorsa mutlaka iki kanat forvetimi taç çizgilerine kadar çekip genişlik yaratmaya boş ala bulmaya çalışırım, bir kanat forvetim çizgiye indiyse mutlaka santraforumla birlikte ofansif orta saha oyuncumu ve diğer kanat forvetimi de ceza sahasına sokarım, diğer orta saha oyuncularım da dönen topları karşılamak için rakip ceza sahası ile orta yuvarlak arasında mantıklı yerlerde pozisyon alır. Mümkün olduğunca kanat organizasyonu yaparım ama iki tarafı da kullanırım, baktım o bölgeleri iyi kapattılar göbekten al – ver ile şut yaratmaya çalışırım, santraforu derine kaçırmaya çalışırım, yeri gelir santraforu istasyon yaparım sırtı dönük pozisyonda servis yapmasını isterim ve yüzü kaleye dönük orta saha oyuncularımı ceza sahasına sokmaya çalışırım.

    Evet yapılacak çok şey var, çok seçenek var ancak bunları yapabilmek için orta saha oyuncularınızın çok hareketli olması gerekir, boşa çıkıp top alması ve topu ayağından çabuk çıkararak defansın dengesini bozabilmesi gerekir, stoperlerimizin doğru kişiye temiz pas verebilmesi gerekir, stoperlerimizin boşluk bulduğunda topu hızlı şekilde sürerek hücum bölgesindeki oyuncu sayımızı arttırması gerekir, beklerimizin biri defansif kademe anlayışında kalıyorsa diğeri mutlaka ön alanda bir tehdit yaratabilmelidir. rakibin neresinden basmalıyız, neresini kapatmalıyız, kimin ayağına top atılır , kimin koşu yoluna top atılır, rakibin hangi oyuncusu hantal, hangi oyuncusu sakar, hangisi çabuk, hangisi çok teknik bunları çok iyi analiz edebilmeliyiz. Maç içinde bunları futbolcu kardeşlerim analiz edecek, sarı kartlı ağır stoperin üstüne gideceksin kırmızı karta zorlayacaksın, kademe anlayışı zayıf olan rakip bekin arkasına top atacaksın, her şeyi denerken duran topların önemli bir silah olduğunu da unutmayacaksın. Duran top, üretkenlik açısından zorlandığın maçlarda belki de en güçlü silahın olacak. Size baskılı oynayan takımlar için ayrı stratejileriniz olmalı, deplasman için ayrı stratejileriniz olmalı. Rakibin 10 kişi kaldığı ya da bizim 10 kişi kaldığımız durumlar için planımız olmalı. Gol attıktan sonra gol yedikten sonra neler yapacağımızı tüm takım otomatik olarak devreye sokabilmeli, bunlar defalarca konuşulmuş ve antrenmanda denenmiş olmalı.

    En önemlisi; basit işleri yapabilecek kadar yeteneği olan ve kurguya sadık kalacak disiplinde oyuncu kadrosuna sahip olmak gerekir.

    Devamını Oku

    Ön Liberom Olur Musun?

    Ön Liberom Olur Musun?
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    1988’de oynanan Avrupa Futbol Şampiyonasının final maçından beri televizyondan tüm Avrupa ve dünya liglerinden maçları izlerim. O final maçında Van Basten ikonik bir gol atmıştı, ölene dek o golü unutmayacağım. O gün başlayan farklı ligleri takip etme hastalığım artarak devam etti ve bugün artık Türkiye Süper Ligi ve TFF 1.Lig dışında Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya ligini , Avrupa kupalarını, Avrupa Şampiyonasını, Amerika Kupasını, Afrika Kupasını, Dünya Kupasını düzenli olarak takip eden bir futbolsever haline geldim. Geçen 36 sene içinde futbol adına çok büyük değişiklikler yaşandı. Ofsayt ile ilgili, oyuncu değişiklikleri ile ilgili, kaleciye geri pas ile ilgili kural değişikliklerinin yanı sıra teknik ve taktik anlamında da değişiklikler oldu. Bilim ilerledi, antrenman metodları gelişti. Beslenme , spor malzemeleri, zeminler ile ilgili değişimler de oldu. Felsefeler değişti, dizilişler değişti, kulüp yapıları değişti artık taraftar kulüpleri yok olmaya doğru giderken şirketleşmiş, ticari tarafa önem veren kulüpler parlamaya başladı.

    Bütün bu değişimler yaşanırken futbol uzmanlarının değişmeyen bir yorumu vardır ; atanın ve tutanın iyi olacak. Bir grup antrenörün bakış açısı da ; orta sahan kadar yaşarsın. Golü atan, skoru değiştiren oyuncu elbet çok kritiktir hatta özgüveni yüksek maçı tutan kaleci de çok kritiktir ancak modern futbolda bence artık 11 oyuncunun da temel becerileri ve oyun algısı çok yüksek olmalıdır. Orta saha bu anlamda takımın omurgası durumdadır. Arka taraf ile ön taraf arasındaki bağı kuran orta saha oyunun iki yönüne de destek olarak çok belirleyici bir rol üstlenmektedir. Kanat oyuncuların adam eksiltebiliyorsa , kilit pas atabiliyorsa , hücumda çoğalmayı ve savunmada kademeyi biliyorsa çok üretken bir takım oluyorsun ancak ben ön libero olayına çok takılıyorum. Son zamanlarda bir çok takım 4-2-3-1 sistemi ile oynayarak iki ön liberoya yer veriyor. Bu sistem ilk bakışta çok savunmacı çok garantici bir sitem gibi görünse de seçtiğiniz 2 ön libero tipi sizin nasıl bir takım olacağınızı da belirliyor. Ön libero dediğin adam defansif anlamda rakibi karşılar, alan daraltır, kolay kolay oyundan düşmez, temaslı oynar, devamlılığı iyidir, bölgesini kaybetmez. Hücum anlamında da dengeli bir çıkış yapar, topu temiz bir şekilde doğru kişiye aktarır, oyunun yönünü hızlıca değiştirir, defanstan topu alıp üçüncü bölgeye aktarır. Ön liberonun ayak becerisi, algısı ve çevre kontrolü çok iyi olmalıdır. Nerede riske girilip girilmeyeceğinin kararını verme konusunda uzman olmalıdır. Ön liberon yeteneksiz ise üretemeyen , kısır bir takım olursun ve topu hemen kanat oyuncusuna atmaya çalışırsın ki bu da sizi alternatifsiz, kontrol edilebilir bir takım yapar.

    Sevgili antrenör arkadaşlarım, sizden rica ediyorum; 8 yaşından itibaren çocuklara çevre kontrolünü , basit oynamayı, topla dönüş yapmayı öğretin. Yemin ediyorum temeli düzgün olan bu çocuklar çok basit bir oyun tarzıyla ön libero oynayıp milyon liralar kazanırlar.

    Devamını Oku
    error: Kopyalamayın ! Her hakkı saklıdır .