02 Kasım 2024 Cumartesi
YAZ OKULLARINA DİKKAT!
O, AYDOĞAN YAVAŞLI'YDI!
Hüsnü Tekeşin; Yaşa Var Ol Kaf Sin Kaf!
Karşıyaka Spor Kulübü’nün Kuruluşunun 112. Yılı Gururla Kutlandı!
Karşıyaka Ata’dan Ana’ya Koştu!
Federasyon Seçimleri Bizlere Bir Şeyler Anlatıyor!
İzmir’in ilk Türk spor kulübü olarak, 1 Kasım 1912 tarihinde kurulan Karşıyaka Spor Kulübü’nün 112. yaşı, Karşıyaka Spor Tarihi Müzesi’nde kutlandı. Törene katılan ve yıllar önce basketbol takımında gururla taşıdığı KSK formasını müzeye armağan eden Belediye Başkanı Yıldız Ünsal “Doğduğum günden bu yana bu ailenin içerisinde yer almaktan onur duyuyorum” dedi.
Asırlık çınar Karşıyaka Spor Kulübü’nün kuruluş yıl dönümünde önce kurucu başkan Kadızade Zühtü Işıl’ın kabrini ziyaret eden Karşıyakalılar, ardından da Karşıyaka Spor Tarihi Müzesi’ndeki törende buluştu. Kulüp yöneticileri, Karşıyakalı efsane sporcular ve yeşil-kırmızı sevdalılarının bir araya geldiği törene, Karşıyaka Belediye Başkanı Yıldız Ünsal da katıldı. Konuklar ile birlikte müzeyi gezen Başkan Ünsal, Kaf Sin Kaf’ın 112. yaşını anlamlı bir armağanla kutladı. Gençlik yıllarında Karşıyaka Spor Kulübü’nde basketbol oynayan Ünsal, o dönemde giydiği ve hatıra olarak sakladığı formayı müzeye hediye etti.
“DOĞDUĞUMDAN BERİ KARŞIYAKALIYIM”
Başkan Yıldız Ünsal “Ben doğduğum günden bu yana Karşıyaka ailesinin içerisinde olan bir insanım; dedemin babası kulübümüzün kurucularından. Dedem hem yelken hem de yüzme sporcusuydu. Babamlar ve kuzenleri de sporcu. Çocukları olarak bizler de hep sporla iç içeydik. Belki henüz yürümüyordum bile, babamın omzunda gitmeye başladım kulübe. Orada büyüdük. Basketbol Şube’de forma giymenin mutluluğunu yaşadım. Gururla söylüyorum ki ben bir Karşıyakalıyım. Bu müzede, bu şanlı kulübün onurlu tarihi yatıyor. Bugün ben de bir hediye getirdim; kendi giydiğim ve yıllarca özenle sakladığım formayı buraya emanet etmek istedim. Taraftarlıktan öte duygularla bağlı olduğumuz kulübümüz her zaman gurur kaynağımız olacak. İyi ki doğdun, iyi ki varsın Kaf Sin Kaf!” diye konuştu.
Karşıyaka Spor Kulübü Divan Kurulu Başkanı Atakan Karakaplan, Divan Kurulu Üyesi Ekrem Güçsav ile Tarih Kurulu Başkanı Ahmet Diker ve kulübün geçmiş dönem başkanlarından Yılmaz Temizocak, Fatih Diniz ile Azat Yeşil de konuşmalarında 112. yıl gururunu paylaştılar. Ayrıca müzenin kuruluşunda büyük emeği geçen Bülent Zeren’in oğlu Can Zeren gönderdiği mesajla kulübün kuruluş yıl dönümünü kutladı.
Yıl 1912…
Ülke sanki yangın yeri… Öyle ki savaşın biri bitmeden öteki başlıyor…
İzmir’de ise azınlıkların taşkınlıkları yerli halkı bezdirmiş durumda… Bu sıkıntılı ortam Karşıyaka’yı da fazlasıyla etkiliyor… Türk gençlerinin kanı kaynıyor, gidişat iyi değil. Herkes aynı şeye kafa yoruyor:
Bir şey yapmalı, bir şey yapmalı!
***
Aylardan Kasım…
Hafif yağmur çiseliyor… Karşıyakalı gençlerin içlerindeki milli heyecan adeta bir yangın gibi. Alev alev… O gençlerin liderlerinden Kadızade Zühtü Bey, arkadaşları Refik Civelek, Osman Nuri, Örnekköylü Hüseyin, Süreyya İplikçi ve ağabeyi Kadızade Raşit ile Omiros’un bahçesinde bir araya geliyor… Bir zeytin ağacının altında… O zeytin ağacının altında, zeytin gibi kutsal, zeytin gibi sonsuzluğu simgeleyecek, gölgesiyle, meyvesiyle yıllara meydan okuyacak bir spor kulübü kurmaya karar veriyorlar. İşte direnişin, başkaldırının, yurtseverliğin, özgürlüğün simgesi Karşıyaka Spor Kulübü’nün temeli, o gün bir avuç tunç yürekli yiğit tarafından atılıyor. “Yeşil İslam’ı, Kırmızı ise Türklüğü” ifade ettiği için forma renklerini yeşil ve kırmızı olarak belirleniyor. Artık bu kutsal yolda ölmek var, dönmek yok…
***
Tarihler 01 Teşrin-i Sani (Kasım) 1328’i (1912) gösterirken, İzmir Valiliği Hukuk Müşavirliği’nin izni ve onayı ile “KARŞIYAKA MUMARESE-İ BEDENİYE KULÜBÜ” yani kısaca “Kaf Sin Kaf” resmi olarak da kurulmuş oluyor.
O dönemlerde İzmir’de Rum, Ermeni ve İngiliz futbol takımları cirit atıyor… İzmir’deki stadyumların hepsi onların malı. Karşıyakalı gençler futbol oynamak için önce fiziksel şartları hazırlamak zorunda. Hacı Ziya Bey’in tahsis ettiği bir köşk kulüp binası yapılıyor, Omiros’un tarlası ise hummalı bir temizlik sonrası futbol sahası haline geliyor.
***
Sonrası mı?
Futbol asla yalnızca futbol değil…
Karşıyaka’nın gençleri her türlü zorluğa, zorbalığa karşı milliyetçi duyguları yayıyor, Yunanların İzmir ‘deki Başpiskoposu Hrisostomos’un, hiçbir maçını kaçırmadığı Rum, Ermeni ve İngiliz takımlarına karşı kora kor mücadele ediyor…
Kulübün kurucu başkanı ve iki numaralı üyesi Kadızade Zühtü Bey, 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte İzmir Şark Mektebi İdadisi son sınıf öğrencisiyken askere alınıyor. Yıl 1914… Önce Galiçya, daha sonra Filistin cephesine gönderiliyor. Kadızade, Filistin’deki Nablus Meydan Muharebesinde ağır yaralanıp İngilizlere esir düşüyor…
Ancak sevdaya engel yok.
Kadızade, esir kampında da olsa yeşil-kırmızı sevdasını aklından bir an olsun çıkarmaz; Türk ve diğer esir gençlerden Kaf-Sin-Kaf isimli bir takım kurar… Renklerini daha önce kurduğu kulübünü yaşatmak için yeşil ve kırmızı yapar…
Mütarekenin imzalanmasıyla birlikte Karşıyaka’sına geri döner…
***
15 Mayıs 1919’da İzmir’in üzerine kâbus gibi çöken Yunan işgali nedeniyle Zühtü Bey ve birçok Kaf-Sin-Kaf‘lı Milli Mücadele’ye katılmak için Anadolu’ya geçer. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün askeridir artık onlar.
9 Eylül 1922’de Kurmay Albay Suphi Kula komutasındaki 14. Süvari Tümeni, İzmir’e kuzeyden girerek önce Menemen’i daha sonra Karşıyaka’yı kurtarır. Karşıyaka’ya ilk giren dört Türk süvarisi içinde KSK’nin kurucularından kurucu başkanı Teğmen Zühtü Bey, Binbaşı Zekai Kaur ve Bombacı Ali Çavuş da vardır…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk İzmir’in kurtuluşunun ilk gecesini silah arkadaşları ile birlikte huzur içerisinde Karşıyaka’da geçirmiştir… Cumhurbaşkanı olarak Karşıyaka Spor Kulübü’nü iki kez ziyaret etmiş şeref defterimize duygularını bizzat kaleme almıştır…
1926’da KSK’nin kurucularının, yöneticilerinin ve futbolcularının Kurtuluş Savaşındaki Kahramanlıklarından ve o sezon hiç gol yemeden İzmir Şampiyonu olan takımlarından dolayı armalarında ay ve yıldızı kullanmalarını bizzat emretmiştir… Yaşamdaki en önemli varlığı biricik annesi Zübeyde Ana’yı Karşıyakalılara emanet etmiştir.
***
Öyküsüyle, kuruluşuyla, zeytin ağacı kadar kutsal, esir kampında durmayacak kadar tutkulu oluşuyla, bizim için Karşıyaka bu ülkenin en büyük kulübüdür. Hangi konumda olursa olsun, nerede mücadele ederse etsin, sadece Karşıyaka’nın tarihindedir bu ayrıcalık…
Karşıyaka Spor Kulübü’nün kuruluş öyküsü, kurucularının yaşamlarındaki asalet ve kahramanlıkları biz Karşıyakalılar için övünmenin ötesinde bir gurur kaynağıdır…
Boşuna haykırmaz Karşıyakalı, “Biz herkesten farklıyız, Kaf Sin Kaf’lıyız” diye…
İşte böyle bir kulübü bizlere armağan eden…
Önce Kuvayı Milliyeci…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri olan…
Kanları ve canları pahasına vatanı savunan…
Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinde emeği bulunan… Atatürk’ün takdirine mazhar olan, tarihin en büyük dehasını bir Karşıyakalı yapan, İstiklal Madalyası sahibi, kahramanlar kahramanı Kadızade Zühtü Işıl’ın, silah arkadaşlarının ve kulübümüze bu güne kadar karşılıksız hizmet edenlerin önünde saygı ile eğilirim…
Bir kentin tarihinde köşe taşları vardır… Ruhunuza işler, aklınıza kazınır, kaderinize yazılır…
Kuşaklardan kuşaklara aktarılır.
Karşıyaka’nın ve Kaf Sin Kaf’ın tarihinde de gururla anılacak ve asla unutulmayacak bazı tarihler vardır.
Yıl 1912… Kasım’ın 1’i…
Yüreği vatan sevgisiyle çarpan bir avuç Karşıyakalının başkaldırışının tescillendiği, bugün bile binlerce yeşil-kırmızı aşığının yüreğini ısıtan bir ulu çınarın dikildiği gündü… Direnişin ve özgürlüğün simgesi Karşıyaka Spor Kulübü’nün, “Omiros’un Tarlasında” kuruluşunun günüydü…
***
Yıl 1922… Eylül’ün 9’u…
İzmir’in emperyalist güçlerden temizlendiği, sadece topraklarımızın değil; varlığımızın, namusumuzun ve hürriyetimizin işgalden kurtarıldığı bir gündü… Ulusun küllerinden doğduğu o günde, düşmanın denize döküldüğü o günde kuzeyden İzmir’e kılıç sallayarak giren süvarilerin içerisinde Karşıyakalı yiğitler vardı…
***
Yıl 1925… Ekim’in 13’ü…
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak Karşıyaka Spor Kulübü’nü ilk ziyaretinin günüydü… Dünya tarihinin akışını değiştiren bir lideri ağırladığımız gündü… Ne büyük gurur ne büyük heyecandı…
***
Yıl 1926… Haziran…
Gelin Karşıyaka’nın omzuna unutulmaz bir apoletin takılacağı bu öyküye biraz daha derinlemesine bakalım…
Büyük zafer kazanılmış, vatan dört bir yanı sarmış emperyalist güçlerine elinden çekip alınmıştı… Genç Cumhuriyetimizin kuruluşunun üçüncü yılıydı… Gazi Mustafa Kemal Paşa, 7 Mayıs 1926’da bir yurt gezisine çıkmıştı… Anadolu’yu karış karış gezen Gazi Paşa’nın seyahati çok keyifli geçiyordu. Artık sıra İzmir’e gelmiş, Paşa’yı getiren tren İzmir’e yaklaşmıştı…
Ancak Gazi Paşa, İzmir Valisi Kazım Dirik Paşa’dan aldığı bir haberle beyninden vurulmuşa döndü… Kazım Dirik, kendisine bir suikast hazırlığının olduğunu iletiyor ve İzmir’e gelişinin ertelenmesini rica ediyordu….
Ama o Mustafa Kemal’di… Ömrü savaş meydanlarında geçmiş bir liderdi. Vali Dirik’in seyahatini erteleme isteğini reddetti. Hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etti ve İzmir’deki ziyaretlerine başladı…
Yıl 1926, Haziran’ın 24’ü… Günlerden Perşembe…
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa Karşıyaka’ya geldi, çeşitli ziyaretlerde bulundu… En önemli ziyaretini sona bırakmıştı…
Kaf Sin Kaf’ın tenis kortlarına gitti, çağdaş giysiler içindeki tenis oynayan kız sporcuların maçını izledi. Hayalindeki Türk kadını, yaşamın her alanında söz sahibi olan Türk kadını buydu işte…
Öyle mutluydu ki, Türk spor tarihine damgasını vuracak olan “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.” sözünü burada söyledi…
Daha sonra Kaf Sin Kaf’ın şeref defterine;
“24 Haziran 1926
Bu defaki ziyaretimde geçen aylarda mu’arref mesa’i ve himmetin kıymetli asârını gördüm.
Teşekkür ve tebrik ederim.
Gazi M. Kemal”
diye yazdı ve imzasını attı…
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın imzasının altına Fahrettin Paşa, İsmet Paşa ve Tevfik Rüştü Bey de imzalarını atarak Karşıyaka Spor Kulübü’nü onurlandırdı…
Aynı günün gecesiydi…
Karşıyaka Belediye Başkanı Fikri Altay, Gazi Paşa’nın onuruna bir yemek düzenledi… Yemekte Gazi’nin morali çok yüksekti, suikastı tamamen unutmuş gecenin tadını çıkarıyordu… Masasını paylaştığı Fahrettin Paşa’dan bir ricada bulundu. Fikri Bey ve Kaf Sin Kaf’ın Başkanı Zühtü Bey’in masasına dahil olmalarını istedi… Fikri Bey ve Zühtü Bey, bu onur veren davet üzerine Paşa’nın masasına gitti.
Kısa bir süre sonra Gazi Paşa, salondan sessizlik istedi. Bir anda çıt çıkmaz olmuştu. Önce Karşıyakalıların Kurtuluş Savaşındaki kahramanlıklarını, İplikçizade Köşkü’nde yaşadıklarından girdi söze… Ardından, o sezon hiç gol yemeden şampiyon olan Kaf Sin Kaf’ın başarısına, kaleci Malik Yaylım’ın kalesinde duvar örüşünü övgülerini dile getirdi uzun uzun…
Ve konuşmasının finalinde “Beyler!” dedi… “Bundan sonra giydiğiniz formanın armasına şanlı bayrağımızın ay-yıldızını ilave edeceksiniz…”
***
Yıl 2024… Haziran’ın 24’ü…
Sporda galibiyetler de vardır, mağlubiyetler de…
İyi geçen sezonlar da vardır… Şampiyonluklar da kupalar da…
Kötü geçen dönemler de vardır… Gözyaşları da acılar da…
Ama biz biliyoruz ki, bu armanın üzerinde hiçbir başarıyla kazanılamayacak, bedeli kan, kahramanlık, sadakat olan ve asla hiçbir şeyle kıyaslanamayacak bir ödül var… Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın emri, ödülü… Göğsümüzde Ay-Yıldızımız var…
***
Son söz…
Gözün arkada kalmasın Atam… Varlığın onurumuz, emanetin en kıymetlimiz…
Karşıyaka’nın evlatları olarak Atatürk sevgimiz de Ay-Yıldız sevgimiz de Kaf Sin Kaf sevgimiz de sonsuza kadar devam edecek…
Yer yüzü var olduğu müddetçe.
O kadar kolay mı kahraman olmak diyenler olabilir. Ama hatırlamak da bir kahramanlıktır bazen… Bir kültürü, bir bilgiyi kuşaktan kuşağa aktarmak bizi biz yapar çünkü.
Gelelim Konumuza…
” İplikçizade Ailesi” Kaf Sin Kaf’ın onurlu geçmişinde derin izleri olan, Karşıyaka’ya unutulmaz hizmetlerde bulunan bir aile.
KSK’nin kurucu başkanı Kadızade Zühtü Bey ile akrabalık bağları bulunan, onunla el ele, omuz omuza vererek kulübün ilk kurucuları arasında yer alan İplikçizadelerin büyük oğlu Süreyya Bey, 13 Mart 1895’de Karşıyaka yalısındaki köşkte yaşama “Merhaba” dedi…
İzmir’in emperyalist güçler tarafından işgale uğradığı günlerdir… İşgalcilerin Kralı Konstantin, generallerine Yunan ordularını yönetip denetleyeceği, kendisinin de konaklayabileceği güvenli bir yer bulunmasını emreder…
Yunan generalleri gerekli araştırmayı yapar, en uygun ve en güvenli binanın İplikçi ailesine ait Karşıyaka yalısındaki köşkü olduğuna karar verir… Yunan Yüksek Komiseri Aristidis Stergiadis, bütün masraflarını karşılamak kaydıyla köşkün kendilerine kiralanmasını ister… Kardeşi Sadi Bey ile bu köşkte yaşayan Süreyya İplikçi, köşkü vermemek için uzun süre direnir. Ama köşke zorla el konulmasına engel olamaz. Bu isyankâr tavrı nedeniyle de arkadaşlarıyla birlikte idam edilmek üzere Yunanistan’a sürgüne gönderilir…
Kral Konstantin, eşi Sophie’yi yanına alarak 30 Mayıs 1921’de, İplikçizade Köşkü’ne yerleşir… Kral Konstantin köşke girerken, tarihten izleri hiçbir zaman silinmeyecek bir insanlık ayıbına imza atar. Köşkün girişindeki mermerin üzerine işgalci askerler tarafından Türk Bayrağı serilmiştir. Konstantin bayrağımızı çiğneyerek köşke adım atar… Kralın yaptığı bu densizlik, İplikçizade Ailesi ve Karşıyakalılar için çok büyük bir üzüntü ve nefret kaynağı olur…
İzmir’in kurtuluşundan sonra Gazi Mustafa Kemal ilk üç gününü bu köşkte geçirir… Gazi Paşa köşke girerken, kendisini karşılamaya gelenler köşkün mermerlerinin üzerine bir Yunan Bayrağı serer… Artık intikam vakti gelmiştir. Gazi Paşa’dan bayrağı çiğneyerek içeri girmesini isterler. Gazi Mustafa Kemal kaşlarını çatar, hafifçe gülümseyerek “Beyler, bayrak bir ülkenin namusudur, şerefidir. Kral Konstantin bir hata yapmıştır, ancak ben o hatayı yapmam” diyerek, Yunan Bayrağı’nın yerden kaldırılmasını ister. Tarihe bir ders daha not düşülür…
Süreyya Bey, İzmir’in kurtuluşundan sonra idam edilmek üzere gönderildiği Atina’dan Gazi Paşa’nın emriyle, 20 Eylül 1922’de Karşıyaka’sına geri döner…
İş hayatına İstanbul’da devam eder, yıllarca İETT’de çeşitli görevlerde bulunur ve 62 yaşında İstanbul’da vefat eder… Naaşı kardeşi Sadi İplikçi ve kızı Masume Muşkara tarafından Karşıyaka’ya getirilir, 27 Nisan 1957’de Soğukkuyu Mezarlığı’ndaki aile mezarlığına defnedilir…
Biz Karşıyakalılara da bu öyküyü kuşaktan kuşağa aktarmak düşer…
Bir avuç tunç yürekli arkadaşıyla omuz omuza vererek Omiros’un tarlasında Türkiye’nin en büyük kulübü “Kaf Sin Kaf’ın” kurulmasına öncülük eden kurucu başkanı, yeri asla doldurulamayacak Büyük Karşıyakalı, Büyük Kaf Sin Kaf’lı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Süvarisi “Kadızade Zühtü Işıl, 22 Nisan 1985’te” aramızdan ayrılmıştı…
Karşıyakalıların en büyük sevdası “Kaf Sin Kaf’ın Kurucu Başkanı, Kadızade Zühtü Işıl”, aramızdan ayrılışının 39 yılı olan 22 Nisan 2024 Pazartesi günü ‘Örnekköy’deki Anıt Mezarının’ başında, saygıyla gururla ve özlemle anıldı…
Karşıyaka Spor Kulübü Tarih Kurulunun organize ettiği anma etkinliğine Karşıyaka Spor Kulübü’nün Divan Kurulu Başkanı Atakan Karakaplan, divan yönetim kurulu üyeleri, Hüseyin Hamamcı, Mustafa Başman, Vehbi Moğol, geçmiş dönem başkanlarından ve aynı zamanda AOSB Bölgesi Başkanı olan Cenk Karace, Tarih Kurulu Başkanı Ahmet Diker, Karşıyaka Taraftarlar Derneği Başkanı Okan Kırmacı, fKSK futbol şube yöneticilerinden Mustafa Giray, Karşıyaka Belediye Başkan Yardımcısı Berkhan Alptekin, spor müdürü Cenk Karslı, 1912 Derneği adına Uluç Serim, Semih Türetken, Besiad adına Emre İpek, CHP İlçe Başkanı Levent Güçlü ve Tunç Dursunoğlu, AKP Belediye Başkan Adayı İsmail Çiftçioğlu, İYİ Parti Belediye Başkan Adayı Yetkin Hafızoğlu, Türkiye İşçi Partisini temsilen Tayfun Pezek, Goncalar Mahallesi Muhtarı Ali Cansız, köşe yazarları Yalçın Küçükdamar, Abidin Tekin, Yücel Çağatay, Doğan Prepol, Ali Ölmez, Volkan Berber, geçmiş dönem belediye meclis üyesi Faruk Yıldırım, sporcular ve taraftarlar katıldı…
Açılış konuşmasını yapan Tarih Kurulu Başkanı Ahmet Diker, “Dün söylemiştim, bugün ve yarınlarda da her zaman ısrarla söyleyeceğim, ‘Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün silah arkadaşlarının ve süvarilerinin kurduğu Kaf Sin Kaf’ımız her zaman Türkiye’nin en büyük kulübüdür’, bizlere bu onuru yaşatan Kuvayı Milliye’nin kahramanlarından başta kurucularımızın önderi, ‘Kurucu Başkanımız Zühtü Bey ve Arkadaşlarını’ saygı, sevgi ve özlemle anıyorum… Onlar bize Türkiye’nin en büyük kulübünü armağan etti… 1912’da yaktıkları meşale asla sönmeyecektir, bizlere düşen görev şartlar ne olursa olsun Kaf Sin Kaf’ımıza sonsuza kadar yaşatmak için mücadele etmeliyiz” dedi.
Duygusal konuşmalarla devam eden tören, Divan Kurulu Başkanı Atakan Karakaplan’ın konuşmasıyla sona erdi…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.