15 Ağustos 2023 Salı
Cenk Karslı; “Süper Olmayan Lig!”
Bundan 10 yıl önce Real Madrid Başkanı; önümüzdeki süreçte İngiliz takımları bizim için en tehlikeli rakipler olacak derken kahinlik yapmıyordu, İngiltere’de alınan önlemleri ve verilen kararları gördüğü için endişesini dile getiriyordu. Federasyon, devlet ve kulüpler oyun kalitesini, seyir zevkini arttırmak ile ilgili bir çok önlem alarak Premier Ligin izlenebilirliğini arttırdılar, ilgi artınca sponsorlar da arttı, sponsorlar desteği arttırınca yayın gelirleri de arttı. Sponsor ve yayın hakkı gibi gelirleri inanılmaz seviyelere gelen İngiliz takımları bu parayla gidip fahiş transferlerle taraftarın gözünü boyamak yerine statlarını modernleştirdiler, tesislerini büyüttüler, altyapı liglerindeki zeminlerin kalitesini arttırdılar. Bu arada tabi ki ses getirecek transferler de yaptılar. Dünyanın gelişime açık yıldız adaylarını, kendini kanıtlamış starlarını Premier Lige getirdiler. Çok değerli teknik direktörler de bu lige gelip, müthiş rekabetin içinde yer aldılar. Sonuç olarak bilinçli ve sistematik adımlarla İngiltere ligi Avrupa’nın en çok izlenen ve en değerli ligi haline geldi. Rakamlarla ifade etmek gerekirse Premier Ligin değeri 10 milyar Euro civarında olup, bu lige rakip olabilecek en yakın lig olan İspanya La Liga’nın değeri 5 milyar Euro ve Türkiye Süper Liginin değeri 1 milyar Euro civarındadır.
Türkiye Süper Ligi neden değerli değil ve neden adına yakışan şekilde süper olamıyor? Siz devamlı yüksek rakamla transfer yaparak emekliliği yakın yıldız oyuncularla günü kurtarmaya çalışırsanız ve kadro istikrarı sağlayamazsanız geçici bir ilgiden öteye geçemezsiniz. Siz statlarınızı modernize edemezseniz, stada giriş sistemini kolaylaştırmazsanız değerli olamazsınız. Siz ilk teknik adamlık görevine süper ligde başlayan stajyer teknik adamları kukla gibi kullanıp taktik çalışma yapmayan bir takım kurarsanız değerli olamazsınız. Topun oyunda kalma süresini arttıramazsanız, temposu düşük oyun oynarsanız, devamlı yan pas ve geri pas yaparsanız değerli olamazsınız. Galip durumdaki takımın oyuncuları devamlı yere yatıyorsa ve bilinçli olarak oyun akışı yavaşlatılıyorsa değerli olamazsınız. Camiası, taraftarı olan kulüpleri pasifize edip stattaki güvenlik sayısından daha az taraftarı olan kulüplerin önünü açarsanız değerli olamazsınız. Fanatizmi körükleyip deplasman yasağı getirerek ülkedeki spor kültürünü yok ederseniz değerli bir lig olamazsınız. Kendi mutfağınızdan kaliteli futbolcu, kaliteli teknik adam, kaliteli hakem yetiştiremezseniz değerli bir lig olamazsınız. Zeminler kötüyse, kurumlar güvenilirliğini kaybetmişse, eşitlik ve adalet sağlanamazsa, kulüpler kendi taraftarları için ait olma duygusunu geliştiremezse değerli bir lig olamazsınız.
Önce siz gerekli önlemleri alarak Premier Ligdeki gibi liginizdeki tüm takımların kalitesini ve oyun anlayışını geliştirmek zorundasınız. Buna bağlı olarak sponsorlar ve yayın hakları ile ilgili gelirler artacak. Bu gelirleri de iyi yönetebilirseniz, doğru yatırım yaparsanız “SÜPER LİG” olursunuz aksi takdirde sadece adınız süper olur…
Cenk Karslı; “Yaz Antrenmanının Önemi!”
Yazın spor yapma konusunu çok yönlü olarak inceleyebiliriz. Birincisi; çocukların güzel zaman geçirebilmek adına yaptıkları yaz sporları, ikincisi performans sporu ile uğraşan sporcuların yaz antrenmanları. Çocukların yaptığı yaz spor okulları ile ilgili geçen sene detaylı bir yazı yazmıştım ancak o yazı genel olarak doğru bir yer tercih etmek ile alakalıydı. Bu sefer daha farklı konulara değinebiliriz. Yazın spor yapan çocukların daha mutlu bireyler olduğu, daha disiplinli bir hayat alıştığı muhakkak. Ayrıca küçük yaşta spor yapma alışkanlığı elden eden çocuklar ilerleyen yaşlarda da sağlıklı yaşam amacıyla spor yapmaya devam eden bireyler oluyor. Paylaşmayı, takım olmayı, iş birliği yapmayı, yenmeyi, yenilmeyi, mücadeleyi erken yaşta öğrenen çocukların karakter oluşumu da bu anlamda olumlu bir yol izlemiş oluyor. Benim bilimsel olarak inandığım başka bir konu, yazın spor yapan çocukların beslenme ve dinlenme ile desteklenmiş bünyelerinde bağışıklık sisteminin de eskisi kadar kırılgan olmayacağıdır. Bu konuda bir araştırma var mı bilmiyorum ama düzenli spor yapan çocukların daha az hastalanacağını düşünüyorum ancak sporun şiddeti artarsa buna uygun olarak beslenme ve dinlenme olmazsa hastalık, halsizlik durumu artabilir. Bu açıdan yapılan sporun şiddeti, içeriği ve kapsamı önemlidir, buna uygun şekilde beslenmek ve dinlenmek şarttır.
Performans sporu ile uğraşan çocuklar, gençler ve yetişkinler için yaz dönemi çok büyük önem taşır. Genellikle müsabakaların eylül-mayıs ayları arasındaki dönemde olduğunu düşünürsek yaz ayları sportif anlamda hazırlık dönemi anlamına gelmektedir. Hazırlık dönemini iyi geçiren sporcuların sene içerisinde yüksek performans gösterdiği ve daha zor sakatlandığı gerçeğini hepimiz biliyoruz. Yaz ayları aslında sporcular için bir irade sınavıdır. Yüzmek, tatil yapmak, eğlenmek varken bakalım kaç kişi hedeflerine ulaşmak için bazı zevklerinden fedakarlık yapabilecek? Müsabaka döneminde antrenmanların şiddetinde bir nebze de olsa düşüş olacaktır, yaz antrenmanlarında uzun süre müsabaka olmadığında antrenmanın şiddeti ve yoğunluğu daha yüksek tutulabilir. Bu dönemde performans sporcularının genel dayanıklılığı, sürati, kuvveti, çabukluğu, devamlılığı geliştirilir müsabaka döneminde ise bu özellikler korunmaya çalışılır. Yaz dönemini yani hazırlık dönemini verimli geçiren bir sporcu bütün sezon boyunca bu çalışmanın karşılığını görür.
Yaz döneminde sağlıklı yaşam için spor yapanlar ve performans sporu yapanlar bazı konulara dikkat etmelidir. Mesela antrenman saatleri; sıcağın çok etkili olduğu saatlerde antrenman yapılmamalı mümkünse sabah erken ve akşam geç saatler tercih edilmelidir. İmkan varsa antrenman öncesi soğuk duş almak, yaz mevsimine uygun kumaştan açık renkli spor kıyafetleri tercih etmek gerekebilir. Ayrıca bu dönemde su tüketimini de dikkat etmek gerekir. Antrenman sonrası ve antrenman esnasında su tüketmek ile ilgili mutlaka bir uzmandan bilgi almak tavsiye edilir. Beslenme açısından da uzmanlara danışmadan diyet yapmak doğru olmaz. Vücudun ihtiyacı olan her türlü protein, karbonhidrat, yağ, vitamin, mineral uzmanları kontrolünde tüketilmelidir.
Yazın çalışan, yılı verimli geçirir. Bu kural değişmez…
Cenk Karslı; “Zurnanın Zırt Dediği Yer!”
Arda Güler hakkında ne kadar konuşsak, ne kadar tartışsak azdır ancak biz aslında Arda üzerinden kendi gerçeklerimizle yüzleşebilme cesaretini gösterebilmeliyiz. Arda ile herkes gurur duyuyor ve taraflı tarafsız herkes O’nun başarılı olmasını istiyor. Hepimiz heyecanla atacağı ilk golü ya da tribünleri ayağa kaldıracak ilk asistini, ilk çalımını bekliyoruz. Önümüzde müthiş bir örnek var ve biz bu örnek üzerinden halimizi sorgulamalıyız.
Türkler’in tarih boyunca en büyük özelliği teşkilatçı olmalarıdır, çok çabuk organize olabilmeleridir. İlk düzenli ordunun kuruluşu MÖ 209 yılında Mete Han tarafından gerçekleşmiştir ve bu tarih Kara Kuvvetlerinin kuruluşu olarak kabul edilir, yine tarih sayfalarında bir Türk devletini ya da Beyliğini yıktığınız zaman kısa süre sonra 3 ayrı devlet kurabildiklerini görmüşsünüzdür. Türkler tarih boyunca görev dağılımını ve hiyerarşik yapıyı en hızlı kuran, yöneten Millet olmuştur. 2000 yıldan fazla süredir bu işin ustası olan bir millet ne oldu da 5-10 senelik planları yapamayan, basit kararlar ile günü kurtarmaya çalışan, spontane yaşayan plansız programsız bir Millet haline geldi? Hayatın her alanındaki bu plansızlık maalesef spora, eğitime, gelişime de sirayet etmiş durumda.
Gittiğiniz kulüpte sadece lig maçı bazında senede 40 maç üstü yapan 15 oyuncu var bazıları 55 civarı lig maçı yapmış, bunlara milli takım maçları dahil değil. Arda geçen sene 11 lig maçına ilk 11 başlamış ve bunların sadece 3’ünde 90 dakika sahada kalmış. Stres ve mücadele seviyesi yüksek olan Galatasaray maçında 65 dakika oynayabilmiş ve bu sürede şampiyonluğu garantilemiş rakibi karşısında sıfır kilit pas, sıfır şut, sıfır rakip ceza sahası içinde topla buluşma istatistikleri ile oyundan çıkmış. Gördüğümüz gibi Türk futbol tarihinin en yetenekli oyuncularından biri olduğunu düşündüğümüz Arda henüz Türkiye liginde bile üst düzey mücadeleye hazır değildi. Buna rağmen olağan üstü yeteneği sayesinde dünyanın en büyük, en güçlü, en karizmatik takımına gitmesini normal karşılayabiliriz ancak tam da bu noktada organizasyon eksikliğimiz ortaya çıkıyor. Bu konulara hiç hazırlıklı değiliz çünkü bu tarz transferleri sık sık yapamıyoruz. Kulüplerimiz bu durumda sadece bonservisi düşünüyor. Oysa daha önce lig şampiyonluğu kazanma, derbi kazanma gibi alışkanlığı olmayan sporcumuzu çok daha hazır bir durumda İspanya’ya gönderebilirdik. Sizce transfer yapma ihtimali çok yüksek olan bu olağan üstü yetenekli sporcumuz için ne gibi hazırlıklar yapılmıştır? uyku düzeni, beslenmesi, yabancı dili, fiziksel güçlenmesi, zihinsel olarak başka ülkede yaşamaya alışması ile ilgili ne gibi hazırlıklar yapıldı acaba? Gittiğin kulüpte Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olmak sıradan bir başarı; beklentilerin farkında mısın? Baskıları tahmin edebiliyor musun? Antrenman şiddetini, takım arkadaşlarının fiziksel durumunu biliyor musun?
Özellikle büyük paraların döndüğü profesyonel spor kulüplerinde organizasyonun çok planlı, programlı olması gerekir. Elinizin altında her türlü imkan var, sizi orta ve uzun vadeli planlar yapmaktan alıkoyan nedir?
Cenk Karslı; “Taraftarı Kandırma Dönemi!”
Futbolu yönetenler ve futbola yön verenler futbol dışında çok başarılı insanlar, gerçekten tebrik ediyorum. Kendi bilgisizlikleri ve beceriksizlikleri ortaya çıkmasın diye yaptıkları tiyatrolar, kurgular ve algılar gerçekten muazzam. Bu konuda kendilerine büyük saygı duyuyorum. Hiç anlamadıkları bir konuda çok üst seviye yönetici olabilmişler, kitleleri arkalarına almışlar ve gram başarılı olamasalar dahi bu sektörden beslenmeye devam ediyorlar.
Türkiye Süper Ligi diye adlandırılan ligin bitiminde öyle ya da böyle bir takım şampiyon olacak. Lig ne kadar kalitesiz olsa da, oynanan futbol ne kadar tatmin etmese de kötülerin iyisi şampiyon olacak ve başarılı olarak kabul edilecek. 2022-2023 sezonunu şampiyon olarak tamamlayan ‘’Muhteşem Galatasaray’’ bir önceki sezonu 13.sırada bitirmişti , çok eskiyi anlatmıyorum bir sene önceden bahsediyorum. Bu sene yerlere göklere sığdırılamayan Galatasaray geçen sezonda Avrupa Kupalarına katılamadı. Büyük kulüpler, önemli futbol ülkeleri büyük organizasyonlara düzenli olarak katılır. Biz hem Milli Takım hem kulüp seviyesinde düzenli olarak organizasyonlara katılamıyoruz , katılsak da başarılı olamıyoruz. Büyük takım diye lanse edilen bu kulüplerimizin astronomik borçları var, buna rağmen enteresan rakamlarla transfer yapabilme ayrıcalıkları da var. Sportif başarı yok, maddi başarı yok, oyuncu yetiştirme yok, kusura bakmayın da siz orada tam olarak ne yapıyorsunuz?
Son 5 senede takımların aldığı puanlara göre UEFA kulüpler sıralamasında Başakşehir 51, Galatasaray 59, Fenerbahçe 68, Trabzonspor 100, Beşiktaş 109. sırada yer alıyor. Bu arada hiç önemsemediğimiz Atalanta, Shakhtar, Frankfurt gibi kulüpler bu sıralamada ilk 25 içinde yer alıyor. Bitti denilen İtalya futbolundan İnter, Şampiyonlar Liginde final oynadı. Roma , Avrupa Liginde final oynadı. Fiorentina , Konferans liginde final oynadı. İspanya ligini 12. sırada bitiren Sevilla takımı Avrupa Ligi kupasını aldı. Kendi liginde son 13-14 yıldır en büyük başarısı 4. olmak olan Sevilla son 10 yılda 5 kere Avrupa Ligi kupasını kaldırdı.
Bizim kulüplerimiz iç rekabeti bilerek ve isteyerek öyle bir hale getirdiler ki kalitesizlik paçalarımızdan aksa da, borçlar arşa ulaşmış olsa da şampiyon olan kendisini bu küçük rekabet ortamının kralı ilan edip taraftarın gözünü boyayabiliyor. Mehmet Topuz’u rakibinin elinden almakla, Zaha’yı rakibinin elinden almakla, transfer çalımı attık diyerek insanları kandırmakla bir yere varamazsınız. Milyon Euro bonservis, milyon Euro imza parası veriyorsanız Türkiye Ligi şampiyonluğu dışında bir icraat yapmak zorundasınız, düzenli olarak önemli organizasyonlara katılmak zorundasınız. Dzeko’yu alıp Slavia Prag’a elenecekseniz, Zaha’yı alıp Rangers’a elenecekseniz bu paraları hiç harcamayın, bütçeyi olduğu gibi altyapıya aktarın da belki yetenekli 3-5 çocuk keşfedersiniz.
Cenk Karslı; “Ergenlikte Fiziksel Gelişim!”
Genç sporculardan , gelişme çağından çocuklardan bahsederken sadece branş, teknik , taktik, antrenman, yetenek konularını konuşmak yetersiz kalır. Bu bakımdan çocuğun spor hayatı konuşulurken fiziksel ve zihinsel gelişim evreleri de konuşulmalıdır. Evrelere uygun olarak gelişimin sıralamasını ve sürelerini, evreye uygun yeterlilikleri takip etmek gerekir.
Gelişim uzmanlarına göre fiziksel gelişimin evreleri şu şekildedir; Doğum Öncesi Dönem, Bebeklik Dönemi (0-2), İlk Çocukluk Dönemi (3-6), İkinci Çocukluk – Okul Dönemi (7-11), Ergenlik Dönemi (12-18)
Ergenlik dönemi 12-18 yaş arası olarak belirlenmektedir. Ergenlik dönemi cinsiyet yeteneklerinin kazanılmasıyla ilgili önemli bir geçiş dönemidir. Ergenlik döneminde erkekler için önce birincil sonra ikincil, kızlar için ise önce ikincil sonra birincil cinsiyet özellikleri kazanılmaktadır. Birincil cinsiyet özellikleri; üreme ile doğrudan ilgili olan cinsiyet özellikleridir, ikincil cinsiyet özellikleri ise üreme işlevi ile doğrudan ilgili olmayan özelliklerdir. Hormonların ilk ortaya çıkışı ergenlik dönemindedir. İskelet yapılarında hızlı gelişmeler gerçekleşmektedir. Sakarlıklar sıklıkla görülebilmektedir. Çocukluk döneminde ortalama olarak erkek çocuklarından daha kısa olan kız çocuklar ilk büyüme atılımına başlarlar ve bu noktada genellikle daha uzun ve daha ağır olmaktadırlar. Bu atılım çoğu zaman 10 ila 12 yaşlar arasında ortaya çıkmakta ve bu süre boyunca kızların çoğu yılda 5- 10 cm uzamaktadırlar. Erkek çocuklar ise kendi büyüme atılımlarına genellikle 10 ila 16 yaşlar arasında başlarlar ve her yıl 7,5-12 cm uzamaktadırlar.
Eller ve ayaklar çoğu zaman bedenin diğer bölümlerinden daha çabuk gelişmektedir. Ağırlık boy ile birlikte artmaktadır. Ergenliğin ilk evrelerinde yaklaşık 14 yaşında kadar kızlar genellikle erkeklerden daha fazla kilo alırlar. Sonra erkekler kızları yakalar ve geçerler. Kız çocuklarında göğüsler gelişir ve kalçalar genişler. Erkeklerde sakallar çıkmaya başlar. Cinsiyet hormonlarının üretiminin artması, erkeklerde sperm, kızlarda yumurta hücrelerinin etkin hale gelmesine ve vücutta bazı değişikliklerin oluşmasına neden olur. Erkek ve dişi cinsiyet hormonlarının salgılanmaya başlaması ve bu hormonların vücuttaki diğer hormonlarla birleşmesi sonucunda kemik ve kaslardaki büyüme hızlanır
Bu fiziksel değişimin psikolojik etkileri de olmaktadır. Kızlar erken olgunlaştıklarında, yaşıtlarına göre daha çekingen olabilmekte ve sosyal ilişkilerde yetersiz hissedebilmektedirler ve bulundukları gruptan dışlanabilirler. Erkekler erken olgunlaştığında ise yaşıtlarına göre daha fazla ilgi görüp grup lideri olabilmektedirler. Ayrıca akranlarına daha kolay uyum sağlarlar ve daha dışa dönüktürler. Kızlar geç olgunlaştıklarında daha dışa dönük, sosyal ilişkileri kuvvetli ve yaşıtları arasında popüler olmaktadırlar. Erkekler geç olgunlaştıklarında ise daha az ilgi görürler ve dikkat çekici hareketlerde bulunarak dikkatlerini kendi üzerlerine çekmeye çalışırlar. Bu bilgiler ışığında sporcumuzun bir robot olmadığını bilerek duygu , davranış ve tepkilerinin nedenlerini anlamaya çalışırız. Bu kritik dönemde ailelere, antrenörlere, yöneticilere çok önemli görevler düşmektedir. Bizlerin doğru yönlendirmesi ile iyi bir sporcu, iyi bir birey ortaya çıkacaktır.