12 Aralık 2024 Perşembe
Üç gün önce İstanbul’da özel bir okulda, okul müdürü İbrahim Oktugan görevi başında öğrencisi tarafından öldürüldü. Haberin veriliş biçiminden başlayarak ardından yarattığı etkiyi göz önünde bulundurduğumuzda karşımıza çıkan tablonun son derece sıkıntı verici olduğunu söyleyerek yazıya başlamalıyız. Ülkeyi yönetenler her ne kadar görmezden gelmeyi sürdürseler dahi eskilerin deyişiyle ‘mızrak çuvala sığmıyor’ ve her geçen gün durum daha ciddi bir hal alıyor. Okul müdürünün görev yaptığı okulda okulun öğrencisi tarafından beş kurşunla öldürülmesi infial uyandırıcı bir gelişmedir. Okulun şiddetin yansıdığı veyahut karşılık bulduğu bir alana dönüşmesinin nedenlerini sorgulamak zorundayız. Çünkü burada olup bitenlerin nedenlerini ve niçinlerini ortaya çıkartamadığımız müddetçe söz konusu o kapıdan çok daha fazla giriş çıkışın yaşanabileceğini de öngörmeliyiz.
Olayın içindeki failin öğrenci olmasının ötesinde Irak kökenli bir öğrenci olması ile bazıları çok daha fazla ilgilendiler. Zaten ülkede asıl sıkıntımız da tam bu noktada başlıyor. Toplumun farklı kesimleri, farklı bakış açıları/ideolojileri üzerinden olup bitenleri yine kendi zaviyeleri üzerinden yorumlamayı seçiyorlar. Bu ise yaşadıklarımız karşısında ortak paydalarda buluşabilme olanağımızı ne yazık ki yok ediyor. Buradaki asıl nokta bir öğrencinin okuduğu okulda, bir öğretmenini silahla öldürmesidir. Bunu yapan kişinin kimliğinden ziyade bir öğrenci olması çok daha baskın bir duruma karşılık gelmektedir. Aksini ön plana geçirdiğimiz andan itibaren ise karşımıza bambaşka saikler ve söz konusu o saikler üzerinden yürütülecek olan görüşler çıkmaya başlıyor ki işte o nokta bizi çok daha başka bir yere doğru götürüveriyor.
Ölümün ardından yaşananlara geldiğimizde ise öncelikle yaşanan olay karşısında başta Milli Eğitim Bakanı olmak üzere ülkenin bakanlarının cenaze törenine tam kadro katılmaları gerekirdi. Ancak her zaman olduğu gibi yine aynı film tekrarlandı ve önceliklerin farklılığına bir kez daha şahitlik etmiş olduk! Eğitim camiasının kendi içlerinden birisinin kaybı karşısında seslerinin daha çok çıkması gerekirdi. Ne yazık ki bu da gerçekleşmedi ve birkaç sendika dışında yine yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi farklı kaygıların devreye girmesi hali yaşandı. Bu ise yaşanan elim hadisenin ideolojik angajmanlara kurban edilmesi ile sonuçlanmasına yol açtı. Öldürülen bir eğitim mensubu karşısında dahi ideolojik bakış açıları nedeniyle ses veremeyen sendikaların olduğu bir ülkeden söz ediyoruz. Sahi bu sendikaların bazıları toplu sözleşme pazarlığı da yapıyorlardı değil mi?
Bir diğer tuhaf açıklama ise kendi entelektüel düzeyini her geçen gün biraz daha çöpe atmayı sürdüren Sevan Nişanyan’dan geldi. “Genç bir insanın hayatını bilerek ve isteyerek kaydıran birinin orantılı şekilde cezalandırılması doğrudur. Bazı koşullarda öldürmek bir yöntem olabilir. 11 yıllık okul hayatımda belki 60 öğretmen tanıdım. En az yirmisi kompleksli, sadist, cahil, içten pazarlıklı puştlardı. Birini dahi imha etmeğe cesaretim yetmediği için hep kendimi suçlarım. Öldürülen İbrahim Bey’i tanımam etmem. Ama arkasına aldığı posteri iyi tanıyorum.” Yaşanan ölümü normalleştirmeyi bir tarafa bırakın ölümün nedeni olarak müdürün resminin arkasındaki posteri gösterebilecek kadar pespaye bir bakış açısı sonrasında söylenebilecek çok da fazla bir şey yok. Lafa geldiğinde söz konusu kafaların en demokrat, en insan hakları savunucusu ve en hümanist olduğu bir ülkedir Türkiye. Bu ve benzer kafalar sayesinde bu ülkenin şiddetle, demokrasiyle ve de hayatla olan mücadelesi her daim eksik kalma üzerine kurgulanmıştır. Bu zokaları artık yutmayalım ve ortamı kirleten böylesi kafaları, kendi zavallılıkları ile baş başa bırakalım.
Bir bebekten katil yaratan zihniyetin sorgulamak durumundayız ve şiddetin kol gezdiği bir ülkede, şiddetin kapaklarının açılması sonrasında hiç kimsenin güvende olamayacağı bir ortamda yaşamak durumunda kalacağımız gerçeğini idrak etmek zorundayız. Bunun için de önceliğimiz şiddetin nereden gelirse gelsin karşısında durabilme irademizi geliştirmemiz olmalıdır. Ölen İbrahim Okutgan’a Allah’tan rahmet, kederli ailesi ve tüm sevenlerine baş sağlığı diliyorum. Ruhu şad olsun.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.