12 Aralık 2024 Perşembe
Ölüm olgusu gerçekleştiği andan itibaren tüm toplumu ilgilendirdiği için sosyolojiktir ve bu noktada ölümün gerçekleşme şekline baktığımız anda ülkeler üzerinden farklılıkları görebilme şansını elde ederiz. Bir başka ifadeyle ölüm tüm toplumlarda kaçınılmaz bir son olmakla birlikte bu sonun gerçekleşme biçimleri ve gerçekleştiği yaş söz konusu olduğunda işler bambaşka bir görünüm arz etmektedir. İşte bu noktada ülkemize baktığımız andan itibaren durumun hiç de anlaşılabilir bir düzeyde gerçekleşmediği sorunu ile karşı karşıya kalırız. Gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki makasın açılmasına yol açan etmenlere yakından baktığımızda doğum sonrası bebeklerin ortalama yaşam ömürleri ile başlayan farklılığın ortalama insan ömrü söz konusu olduğunda devam ettiğini görürüz. Ayrıca iki yapı arasında net bir biçimde yaşam kalitesi kadar ölümle karşı karşıya gelme durumu arasında da farklılıklar göze çarpmaktadır.
Son dönemde yaşadığımız iki olay üzerinden bu yazıyı yazıyorum ve ne yazık ki bu yazıya örnek olarak gösterebileceğim o kadar çok fazla olay, bu ülke için söz konusu ki. 2 Temmuz 2024 tarihinde Aydın ilinin Söke ilçesinde yoldan geçen düğün konvoyundan ateşlenen silahtan çıkan yorgun mermi, evde annesiyle birlikte oynayan 11 aylık Pera bebeği dünyadan kopardı. Mermi, evin tavanından sekerek, Pera bebeğin başına isabet etti ve bütün müdahalelere karşın kurtarılamadı.
İkinci olay 12 Temmuz 2024 günü İzmir Alsancak’ta gerçekleşti ve aşırı yağmurun doldurduğu yolda yürürken elektrik akımına kapılan 23 yaşındaki Özge Ceren Deniz ve onu kurtarmaya çalışan arkadaşı 44 yaşındaki İnanç Öktemay hayatlarını kaybettiler.
Her iki olay açısından da durumun ne kadar büyük bir fecaat olduğunu söylemeye bile gerek yok! İşin asıl can sıkıcı kısmına geldiğimizde ise bu yaşanan elim hadiselerin tıpkı bundan öncekilerde olduğu gibi ve ne yazık ki bundan sonra olacak olanlarda olacağı gibi devam edecek olmasıdır. Ve bir diğer büyük sorun ise her iki olayda da sorumsuz sorumlular ülkesinde yaşananların yine ölenler ile onların yakınlarına acı olarak kalmasının dışında herhangi bir sonucunun olmayacak olmasıdır.
Her yıl iklim değişikliğine bağlı olarak ülkemizde yaz aylarında sela felaketleri gerçekleşiyor ve Allah’a emanet olarak inşa etmiş olduğumuz kentlerimizde, her seferinde büyük can pazarları yaşanıyor. Her seferinde benzer şeyleri söylemek suretiyle yaşadıklarımızı normalleştirmeye devam ediyoruz. Ölümün sosyolojik bir olgu olduğu gerçeğini unutup ölümü dinsel yaklaşımların alanına hapsetmek suretiyle normalleştirerek, üzerimize düşenleri yerine getirmeme sorumluluğundan da kurtuluyoruz. Çünkü burada kader gibi fıtrat gibi ilahi ifadeler üzerinden yaşanan felaketin aslında biz insanların yapıp ettiklerinin sonucu gerçekleşmediği hissine vurguda bulunabiliyor ve bu sayede de milyonlarca garibanın tahayyül dünyalarını kaplayabiliyoruz. Oysa yukarıdaki iki örnek olayda da olduğu gibi yaşananların müsebbipleri net bir biçimde belli. İlkinde yıllardır uyarılmalarına karşın silahla ateş etmekten bir türlü vazgeçmeyerek on bir aylık bir çocuğun hayatını ve onunla birlikte bir ailenin geleceğini karartanlar. İkinci olayda ise sorumluluğunu yerine getirmedikleri için elektrik kaçağına kapılarak iki insanın ölümüne yol açanlar.
İnsanlığın yüzyıllarca yıllık yeryüzü yolculuğu esnasında pek çok kavram ve değer ortaya çıkmıştır. Bunlardan bazıları ilahi kökenli olup bazıları da dünyevi kurallar ile bizi içinde yaşadığımız dünyada bir arada yaşatabilme kurallarını oluştururlar. Dünyevi olanlarla ilgili olarak oldum olası bu ülkede işimizin ramak kaldı anlayışından öteye gitmediği bir durumu yaşamak durumunda bırakıldık. İlahi yasalar kısmında ise belki biraz da şu kul hakkı denen meselenin üzerine daha fazla gitmemizin tam sırasıdır. Hukuku ve kuralları net olarak ortaya koymadığınızda ve söz konusu düzenlemeleri belirli anlayışlar çerçevesinde şekillendirdiğiniz andan itibaren işler sarpa sarmaya devam edecektir ki şu anda bizde olan biten de tam olarak budur. İnsanların nasıl yaşadıkları kadar nasıl öldükleri de gelişmişlik denilen kavram ile yakından bağlantılıdır ve ülke olarak biz bu kategoride sürekli olarak gol yemeye devam ediyoruz.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.