DOLAR 32,5038 0.08%
EURO 34,7826 -0.12%
ALTIN 2.496,260,50
BITCOIN 20650340,47%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

04:36

İMSAK'A KALAN SÜRE

X
Ünal Tümin; “Virüs Beni de Yakaladı!”

Ünal Tümin; “Virüs Beni de Yakaladı!”

ABONE OL
Şubat 16, 2024 06:23
Ünal Tümin; “Virüs Beni de Yakaladı!”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Çıkmaz, çıkmaz demeyin, Size de çıkabilir!

Bazı “talih oyunlarının” sıkı takipçilerindendim. Amma ve de lakin, gazetelerdeki “talihliler listesine” bakıp, büyük ikramiyenin “devretti” yazısını görünce de inanın çok üzülüyorum! Çünkü, hayal etmeden bir şeye ulaşılmaz. O da, uçup gidiyor!

İşte o an, “reklamcı duygularım harekete” geçer ve ben olsam ”Çıkmaz, çıkmaz demeyin; Size de çıkabilir!” sloganının patentini  küçük bir değişiklik yaparak Sağlık Bakanlığına, özellikle şu “Korona virüsü” döneminde insanlık namına teklif ederdim! diye düşünmek istiyorum! Şöyle ki; “Çıkmaz, çıkmaz demeyin, size de bulaşabilir!”

Böylece kimsenin itirazı olmazdı sanırım! Nasıl olsa devir “Devir Devretme devri” denilmiyor mu! Üstelik, insanlık ölmedi ya!

Bakın! Tüm aşılarımı eşimle birlikte, zamanında yaptırmamıza rağmen bu virüs beni de yakaladı!

Şimdi Urla’daki yazlığımda odama haftaya bugüne kadar tecrit edilmiş vaziyetteyim.

Sağ olsun dostlarım telefonla bana ulaşıyor. Hatta bunlardan İTK’ nın eski Türkçe öğretmeni, “Nasrettin Hoca” uzmanı ve kitaplarının yazarı sevgili Savaş Ünlü dostumu aradım, durumumu anlattım. O da “Abi, Virüs beni de yakaladı” demez mi?

Eh! O zaman ben de Nasrettin Hocamız nasıldır? Bu yazıma onu davet edelim dedim ve sözü Savaş Ünlü’ ye bıraktım…

VİRÜS BENİ DE YAKALADI

“Nasrettin Hoca, eşeği yanında dışarıya çıkmıştı. Can dostu eşeğine yük olmak istemiyordu. Evin ihtiyaçlarını alacaklardı. Eşeğe de saman, arpa alıp döneceklerdi. Dışarısı kalabalıktı. Bir salgın yaşanıyordu, kimsenin umurunda değildi. Hoca yine kurallara uymuş, maskesini takmıştı. Eşeğinin de maskesi ağzını yüzünü kapatıyordu. Nasrettin Hoca, Anadolu’nun bilgesi, ulu kişisi. Her ne kadar eşeğe ters binse de doğru işler yapardı. Kuralların uyulmak için çıkarıldığını söylerdi her zaman.

Önce saman, yem almak için bir zahireciye uğradılar. Satıcı, samanı yerli mi istersiniz, ithal mi, diye sorunca. Nasrettin Hoca, araba değil, saman istiyorum, saman, dedi. Daha sonra satıcıya hak verdi. Samanı, otu, eti, ne varsa dışarıdan alıyorduk. Yerli saman pahalı olmasına karşın ondan aldı. Alırken de gözyaşları aktı gözlerinden, beyaz sakallarına ulaştı. Ne duruma gelmiş canım ülkem, demeden yapamadı.

Yolda giderlerken gençleri gördüler. Onlar Nasrettin Hoca’yı tanımışlardı. Hemen telefonlar çıkarıldı. Başladılar selfi çekmeye. Çekerken de Hoca’nın maskesini zorla indirdiler. Eşeğe maske takılmasına epey güldüler. Hoca’ya sarılıp şapur şupur öptüler. Nasrettin Hoca, yalvarırcasına konuştu: !Çocuklar, lütfen yapmayın, salgın dönemindeyiz. Salgın bitince sarılırız.’

Genç kız: Salgın mı kaldı, dedi gülerek.

Nasrettin Hoca, baktı ki kurtuluş yok. Arka sokaklardan evine geç saatlerde ulaşabildi.

Üç gün sonra Hoca’nın boğazında ağrı başladı. Öksürüyor, hapşırıyordu. Yaşlı olduğundan zorluyordu kendisini. Soluğu hastanede aldı. Eşeği de yanındaydı. Öyle çok kişi vardı ki sırada. Onların da çoğu maskesizdi. Hoca baktı ki olacak gibi değil. Bir köşeye çekildi. Eşeğiyle dertleşiyordu. İnsanların vurdum duymazlığını ona şikayet ediyordu. Eşeği de kulaklarını dikmiş, haklısın dercesine kulaklarını sallıyordu. O gün sıra beklediler, sıra gelmemişti. Doktorlar ülke dışına gittiklerinden hastanelerde doktor mu kalmamıştı. Sistem çökmüş müydü, düşündükçe üzülüyordu. Bu Anadolu’da ne hekimler yetişmişti. Hepsi mesleğini özenle sürdürmüştü. Onların torunları dışarıya mı gidecekti. Doktorlarımız dışarıya gittiğinde bizim hastalarımıza üfürükçüler, muskacılar mı bakacaktı? Bunları düşünürken için için ağlıyordu.

Üç günde sıra gelmişti Hoca’ya. Test yaptılar Covid’e yakalanmıştı. Doktor hanım, Nasrettin Hoca’ya vitaminler, ilaçlar yazdı. Evinde dinlenmesini söyledi. Eşeğini sordu. Onlara bir şey olmaz, sözünü duyunca rahatladı.

Eve gittiklerinde aynı şikâyetlerin karısında da olduğunu gördü. Ona da virüs bulaşmıştı. Karısı 3 yıldır evden çıkmıyordu. Virüsü Hoca’dan kapmıştı. Hani Hoca’ya dert yanmışlar. Hocam, karınız çok geziyor, hiç evde durmuyor. Hoca buna itiraz etmiş. Ne gezmesi canım? Gezse bizim eve de uğrar, eve uğradığı yok ki, demiş. Çok gezen karısı bile salgın yüzünden evden ayrılmaz olmuştu. Ah o gençler, onlar bulaştırmıştı virüsü. Kurallara uyacak, ilaçlarını içecek, sağlığına kavuşacaktı.

Sıkıntılı bir dönemden sonra sağlığına kavuşmuştu Hoca ve karısı. Sonra oturdu salgın hakkında bir şeyler karaladı. Eskiden görüşlerine sahip çıkarlardı. Bakalım uyacaklar mıydı uyarılarına. Öncelikle sağlık sistemimize sahip çıkılsın. Doktorlarımız, sağlık çalışanlarımıza saldırılar engellensin. Zor durumlarda sığındığımız doktorlar el üstünde tutulsun. Onları dedikleri uygulansın. Maske takılması zorunlu olsun. Kalabalıklardan elden geldiğince kaçınılsın. Toplu taşımada maskesizler taşıtlara alınmasın. Öpüşme, sarılma gerçek sevgiyi göstermez. Bunlara son verilsin.

Eşeğini de unutmadı elbette. Ülkemiz eskiden olduğu gibi tahıl ambarı yapılsın. Taşıma suyla değirmenin dönmediğini dünya bilir. Dışarıdan tahıl gelecek de işlenecek. Adam ya yollamıyorum, derse millet aç mı kalacak? Unutulmasın ki virüs dolaşmaz, insan dolaşır, dolaşmalar bile kuralına göre yapılsın. Dünyayı dize getiren virüs başka türlü yola getirilemez. Bunun tek yolu var, o da kurallara uymaktan geçer. Herkese sağlıklı günler dilerim…”

9nEylül Gazetesinden alıntılanmıştır.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP