Nuri Sakal; “Karşıyaka’nın Yaşayan Efsaneleri!”
“Karşıyaka’nın Yaşayan Efsaneleri” köşemize, 1963-1975 yılları arasında yeşil-kırmızılı formayı gururla taşıyan eski basketbolcu Nuri Sakal konuk oldu. O dönemde büyük ekonomik zorluklar yaşadıklarını belirten Sakal, tüm imkansızlıklara rağmen yıllar boyu fedakârca mücadele ettiklerini ve Türkiye üçüncülüğüne kadar uzandıklarını dile getirdi. Yeşil-kırmızı renklere halen büyük bir sevdayla bağlı olduğunu vurgulayan Nuri Sakal, geçmişte olduğu gibi günümüzde de takımın altyapısından başarılı oyuncuların yetiştirilmesi gerektiğini ifade etti.
“KARŞIYAKALI OLDUM!”
KSK formasıyla henüz lise öğrencisiyle tanıştığını anlatan Nuri Sakal, “1960 yılında Buca’dan Karşıyaka’ya taşındık. Karşıyaka Lisesi’nde okudum. Lise arkadaşım İlhan Mengü basketbol oynuyordu, bir gün onun sayesinde takımın idmanına gittim. Onlar dinlenirken potaya bir iki atış yaptım. Serdar Zenger ağabey yanıma geldi ve “Karşıyakalı olmak iser misin?” dedi. Ben de kabul ettim. Çok sevinmiştim, sokakta koşarak “Karşıyakalı oldum!” diye heyecanla bağırdığımı hatırlıyorum. Henüz lise öğrencisiydim, yıl da 1963’tü. Genç takımda oynamadan direk A takıma geçtim. Takımın en genciydim. Boyum 1.90 tabii pivot oynuyorum. Maçlara başladık. Ankara’ya, İstanbul’a deplasmanlara, seyahatlere gidiyorduk. İzmir takımı olarak mücadele ediyorduk. Ekip olarak çok iyiydik. Fenerbahçe’yi yendiğimiz maçı mesela hiç unutamam. Bir sezon Türkiye üçüncüsü olduk. Sonra takım Koraç Kupası’na katıldı, ben de yaşımdan dolayı artık askere gittim. Ayrıca kariyerimde iki kez de Genç Milli Takım’a gitme şansı buldum” diye konuştu.
KSK’NİN ÇOCUKLARI
O yıllarda KSK’nin iyi bir altyapıya sahip olduğunu, kendi içinden oyuncu yetiştirdiğini vurgulayan Sakal, “İzmir’de bizi yenecek takım yoktu. Sonradan Altay, Göztepe kuruldu, transferler yaptılar ama bizimle baş edemiyorlardı. Bizim takımda ise ne dışarıdan bir transfer, ne de yabancı bir oyuncu yoktu. Hepimiz Karşıyaka’nın çocuklarıydık. Benim dönemimde KSK’den yetişmiş Atakan ve Yıldırım Karakaplan, Ayhan Öngen, Çetin Uziş, Sezai Engür, Tayfun Candaş, Şadi Olcay, Efe Aydın, Nadir Vekiloğlu ve Ateş Özerk gibi isimler vardı. Büyük olanlar bana da hep ağabeylik yaptılar. Elimizden tuttular, destek verdiler” dedi.
YOKLUK YILLARI
Ekonomik zorluklara rağmen her zaman büyük bir heyecan ve azimle mücadele ettiklerini belirten Sakal, şöyle devam etti: “Biz 1960’lı yıllarda çok yokluk çektik. Salon yok, duş yok, beslenme yok, kıyafet yok… Maça bile bazen rengarenk çıkardık, kim ne bulursa onu giyerdi. Üstümüz başka, altımız başka olurdu. Şortu, üstü olmayan arkadaşından alırdı. Kulübün spor salonunun tavanı akmıştı, potanın önünde çürümüş bir tahta çukur vardı. Buradan turnike yaparken doğal müdafaa yapıyordu çukur. İdmanı bitirir duşa girerdik ama camlar kırık, sular soğuk. O günleri kimse bilmiyor. Bir maçta İstanbul’da sergi sarayında oynuyoruz. Bir hafta önce sirk gelmiş, atlar içeri girmiş. Arkalarından yalandan bir temizlik yapılmış. Biz orada sahaya çıktık. Saha dediğim de siyah asfalt. Kazandığımız paralar da çok düşük rakamlardı. Sözleşme yapılacağı zaman yelken kulübünde toplanırdık, herkes sırayla içeri çağrılırdı. Kafamızda bir rakam belirler, çok kararlı bir şekilde içeri girerdik. “Tamam kardeşim, gel otur” deyip başlarlardı; “Sen bizim evladımızsın, yıllardır bizimlesin. Bir derdin olunca bana gel” şudur, budur anlatıp bizi ikna ederlerdi. O kararlı girdiğimiz yerden ne verirlerse kabul eder, kafamızı öne eğer çıkardık.”
DAYANIŞMA RUHU
“Para pul yoktu ama dayanışma vardı” diyen Nuri Sakal, o dönemin örnek birlik ve beraberlik ruhunu şöyle anlattı: “O zaman Çetin Taşkıngenç 19 Mayıs mağazasından bana kıyafet verirdi. Ateş Özerk her yönüyle çok destek olurdu, kendisi benim resmen babam gibidir. Halen kendisini çok sever, sayar, her zaman da yardımına koşarım. Serdar ağabeyler hep destek verdi. Güçlü Bayar, Baha Eğinlioğlu evlerinde bizi yedirirler, içirirlerdi. O zaman Karşıyaka buydu. Hiç unutmam, Sezai Ergül’ün rahmetli nişanlısı Zeynep abla Sezai’ye yarım Converse ayakkabı almış. Ama Sezai’ye küçük geldiği için bana vermişti. O ayakkabı hep baş ucumdaydı. İdmanda bile giymezdim, onlarla sadece maça çıkardım. Millet bana bakmaz, ayakkabıya bakardı. Öyle kıymetliydi. Şimdi bakıyorum oyuncuların paraları, imkanları çok fazla. Her şeyleri ultra lüks. Biz bunun tam aksi şartlar altında büyük mücadeleler veriyor, Karşıyaka sevdasıyla fedakârca emek harcıyorduk. Hiç de vazgeçmedik. Ben 1975 yılında askere gidip basketbol yaşamım sona erene kadar sadece yeşil-kırmızı formayı giymenin gururunu yaşadım, yaşıyorum.”
ALTYAPI GÜÇLENMELİ
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de takımın kendi içinden, gerçek Karşıyakalı oyuncuların yetişmesi gerektiğini vurgulayan Sakal “Takımda Karşıyakalı genç var mı, yok. Örneğin bizden yetişen oyuncumuz Egemen’i kaybetmememiz gerekirdi. Telekom’a yolladık. Bu çocuğu Efes takas yaptı kendine aldı. Düşünün Efes’te, Avrupa’da oynayacak bu çocuk. Bizden çıktı. Biz onu nasıl yolladık, niye yolladık? Maalesef altyapımız da bitti. Bu çok kötü bir şey. Bu paralarla götüremezsin. 5 tane Amerikalı var, doların çıkmasıyla bütçe 4’e katlandı, ödeyemiyorsun, sonra transfer yapamıyorsun, şikayet ediyorlar. Yeni adam da alamıyorsun, elindeki gidiyor. Bu böyle olmaz. Altyapıya önem verip büyük adamlar çıkarmak lazım. 80’li yıllara kadar altyapı fabrika gibi çalışıyordu. Oradaki eski basketbolcularımızı; Şadi, Mehmet Erdeniz, Tuğrul gibi isimleri yolladılar. Onlar yetiştiriyordu bu çocukları. Sonra başlarındaki idareciyi yolladılar. Bu yüzden maalesef artık benim anlattığım yıllardaki gibi değiliz. Evvelki sene maçta sinirlendim kalktım, beni eleştirdiler. Takım öyle bir oynuyordu ki hiçbir şeyi umursamıyorlar. Bir de ukala hareketler yapıyorlar. Kanıma dokundu. Kalktım ayağa “O takımın formasını giymek onurdur. O forma bugünlere nasıl geldi siz bilmiyorsunuz. Konuşmayın siz” dedim. Öbür maç benden özür dilediler, elimi öptüler. Basketbolda ligden düşmeyen tek takım KSK’dir. Bu çok önemli” ifadelerini kullandı.
“Yeşil-kırmızı bir kol saati aradım, buldum internetten. Hiç kolumdan çıkarmıyorum. Maske tutucu askım bile yeşil-kırmızı. Bunlar göstermelik şeyler değil. Karşıyakalılık ruhu bir hastalık gibidir. Ben bu takıma, bu renklere yürekten sevdalıyım. Hayattan Karşıyaka’yı çıkarın, geriye ne kalır ki?”
Sezgin Döker
VEFAT
10 Aralık 2024ÖNE ÇIKAN HABERLER
10 Aralık 2024İZMİR
10 Aralık 2024GÜNDEM
10 Aralık 2024KAF SİN KAF
10 Aralık 2024KARŞIYAKA HABERLERİ
10 Aralık 2024KARŞIYAKA HABERLERİ
10 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.