Türkiye’de futbolun içinde yaşadığımız toplumun minik bir minyatürünü bize göstermekte olduğunu uzun zamandır yazıyorum. Bununla birlikte son yıllarda artan bir ivme ile futbol, içinde yaşadığımız toplumsal hayatın sinir uçlarına çok daha fazla temas eden ve giderek daha çok komplo teorileri üzerinde yürüyen bir alan haline dönüştü. Hiç kuşkusuz bu dönüşümün arka planı, ülke olarak içinden geçmekte olduğumuz ruh hali ile yakından ilintili. Siyasetin doldurulamadığı alanlardaki boşluğu başta futbol olmak üzere farklı mekanizmalar üzerinden doldurma yoluna gidiyoruz. Açıkçası bu durum ülkeyi yönetenlerin de fazlasıyla işine geliyor, futbol üzerinden dönen tartışmalar sayesinde ülke gündeminde öne çıkması gereken pek çok husus, halının altına rahatlıkla süpürülebiliyor. Tabii burada iktidara alternatif oluşturamayan muhalefetin büyük katkısını da göz ardı etmemek durumundayız.
Futbolun fena halde hayata benzediği mottosu ile yola çıkan Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filminin üzerinden çeyrek asırlık zaman geçti ve durum orada söylenenden çok daha vahim boyutlara ulaştı. Önce hakemlerle başlayan ardından federasyon ve belirli odaklar üzerinden yürütülen tartışmaların nihayetinde yapı ile doruk noktasına çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Tabii bu arada anlı şanlı kulüplerimizin seçimler esnasındaki tutumlarını ve daha sonra siyasal iktidarla olan yakın temasını da göz ardı etmemek durumumdayız. İşte tam bu andan itibaren ülkenin futbolunun, siyasetin boşalttığı alana boca edilebilmesi olanaklı hale dönüşüyor. Geçen yıl bu zamanlar yaşadığımız Arabistan’daki Süper Kupa krizimizi ve ardından yaşanan gerilimleri tekrar hatırlamakta fayda var. O noktadan bugün gelmiş olduğumuz nokta arasında geçen zaman dilimi ve oradaki federasyondan bugünkü federasyona, merkez hakem komitesine kadar pek çok noktada farklılıklar olduğunu düşünenler fena halde yanılıyorlar.
Öncelikle kazanma hatta mutlak surette kazanma anlayışı hiç ama hiçbir biçimde değişmedi tam aksine daha da yaygın bir nitelik kazandı. Herkesin haklı olduğu yerde kimsenin haksızlıktan veyahut hak gaspından söz edebilmesi mümkün değildir! Ağzını her açan kendi haklılığını ispatlayabilmek adına konuşmaya başlıyor ve araya var olan duruma ilişkin birkaç cümle sıkıştırdıktan sonra kendi meramını kamuoyuna iletmeyi tercih ediyor. Böylesi bir yaklaşımın genelleşmesi sonrasında ise her olay önce takımların renklerine ardından oyunculara ve hakemlere göre yeniden ve yeniden masaya yatırılıyor. Kötüye kötü diyemeyen bir zihniyetin giderek bulaşıcı hale dönüşen bir biçimde var olan ortamı kapladığı bir dönemden geçiyoruz. Sağduyu denilen ve insani ilişkiler açısından olmazsa olmaz diye nitelendirebileceğimiz kavramın yani doğru, gerçekçi, akla uygun ve yerinde yargılar verme yeteneğinin giderek bu topraklardan uzaklaştığı bir zaman dilimi içerisinde sıkışmış vaziyetteyiz.
İster futbolda isterse toplumsal hayatımızın diğer bütün alanlarında olup bitenler karşısında sağduyu denilen anlayışı hayata sokamadığımız müddetçe ortak bir zemini inşa edebilmemiz ve buradan sağlıklı bir toplumsal yaşamı başarabilmemiz mümkün olmayacaktır. Sizler, hangi takımın veya hangi futbolcuların neler yaptığı veyahut yapmadığı ile uğraşırken gözden kaybolup gidenleri ve belki de bir daha hiç ama hiç bulamayacaklarınızı bu vesile ile tekrar düşünün. Kerameti kendinden menkul insanların çoğaldığı bir toplumsal yapıda futbol denilen alanın, göründüğünden çok daha fazla yer kaplayabilmesi son derece olağandır. Olağanüstü olarak değerlendirmemiz gereken ise yaşananları ve orada olup bitenlerin tamamını gerçekmiş gibi algılayıp siyaseten kırılmamamız gerektiğini hatırlatacak birilerinin burada ortaya çıkmıyor oluşudur. Bir başka ifadeyle burada kimse kral çıplak demeyi beceremiyor çünkü kimsenin böyle bir derdi yok! Veyahut tıpkı yaşamakta olduğumuz ahlaki erozyonun ve vasatlaşmanın futbol üzerinden toplumsal hayatımıza değerler transferinin kapılarını ardına kadar açıyor olmasıdır. Futbolda yaşananlar kadar yaşananlara ilişkin açıklamalara dikkatle bakın ve söylenenlerin arkasındakilere odaklandığınızda aslında bu ülkenin siyasetinin de ahlakının da futbolunun da birbiri ile ne kadar çok içli dışlı bir görünüm arz etmekte olduğunu göreceksiniz.
VEFAT
21 Aralık 2024ÖNE ÇIKAN HABERLER
21 Aralık 2024İZMİR
21 Aralık 2024GÜNDEM
21 Aralık 2024KAF SİN KAF
21 Aralık 2024KARŞIYAKA HABERLERİ
21 Aralık 2024KARŞIYAKA HABERLERİ
21 Aralık 2024